Günümüz akademisyen felsefeciler, bilimden daha çok dinin kanıtlarına meydan okumaya eğilimlidirler. Bu, muhtemelen pek çok nedenden
dolayıdır. Bir nedeni, bilimin kendi yapısını gerekçe gösterebileceğinin yanılsaması olabileceğidir. Diğer nedeni, bilimin kültürümüzde çok büyük bir güç
olmasıdır. Yine başka bir nedeni, genelde dinin üniversite toplumu için yabancı bir yaşam formu olması olabilir. O kimseler dine katılmıyorlar ve bütün bu şeylerin ne hakkında olduğunu anlamıyorlar. Bu anlamamazlık, ilginç bir mizaca aittir. Bu durum, akademisyenlerin bilim adamları olarak işlerinin onlardan en keskin nesnellik ve tarafsızlığı istediğini sanma eğilimlerinden kaynaklanıyor. Çünkü akademisyen bir felsefecinin bir dini inanç sahibi olması, onun mesleki yeterliliğine bir şaibe getirecektir!