Din Neden Gereklidir?

Emre Dorman
Kendiliğinden mi?
Şayet adalet, merhamet ve sevgi gibi ahlaki değerlerimiz öylece kendiliğinden oluştularsa, ahlaki zaaflar olarak tanımlanabilecek açgözlülük, nefret, kibir, ihtiras, nankörlük ve bencillik gibi zaaflar da öylece kendiliğinden oluşmuş demektir. Bu durumda birey olarak benim kendiliğinden oluşmuş bu ahlaki ve ahlak dışı tanımladığım kavramların sadece ahlaki olan kısmını görev edinerek yaşamam gerektiğine dair temelim nedir?
Sayfa 51
İnsanlar kendi hayatlarını, yakınlarını ya da menfaatlerini koruyabilmek için her türlü değeri çiğneyebilecek davranış potansiyeline sahiptirler.
Sayfa 97
Reklam
Modern olanı tümden kötüleyip reddetmek de, tümden kutsamak da hatalıdır.
Nesil YayınlarıKitabı okudu
Ahlâk hem dinin, yani insanın dünyayla girdiği ilişkinin bir sonucu, hem de her din, hayatın anlamı sorusunun cevabıdır. Tolstoy'a göre dinin cevabı hayatın anlamı açıklamasını önceleyen, bazen de izleyen bir ahlâki gerekliliği içerir. Bu sebeple ahlâk, dinin önerdiği yaşayış biçimine dâhildir ve hiçbir anlamda dinden koparılması mümkün değildir.
Sayfa 126Kitabı okudu
Hayatı ve ne için var olduğunu bir kez olsun sorgulamayan insan kendi kendine var etmediği hayatındaki kurallarını kendi belirlemek ister. Dini kuralları hiçe saymayı modernlik sayar. Kendi inançlarını belirleyerek adeta yeni bir din yaratır. Yarattığı dinin merkezine de kendini koyar.
Dini bildirim olmadan iyi ve kötünün ne olduğunu bilmemiz mümkün değildir. Yani bu noktada ilahi desteğe ihtiyaç bulunmaktadır. Aksi halde herkesin içinde bulunduğu şartlar doğrultusunda iyi ve kötü tanımlamaları oluşturması mümkündür. Bu durumda ahlaki kabul ve eylemlerin keyfileştirilmesi kaçınılmaz olur.
Reklam
Dostoyevski
Bundan sonra insan ne yapar? Tanrısız ve ahiretsiz nasıl yaşar? Böyle bir şeyi ileri sürmek her şeye izin verileceğini, her şeyin yapılabileceğini savunmak değil mi? Zaten üzüldüğüm tek şey de budur. Ya Tanrı diye bir şey yoksa? Ya Rakitin haklıysa, ya bu insanlığın uydurduğu bir düşünceyse? Eğer Tanrı yoksa demek ki Dünya'nın şefi, Evren'in şefi insandır. Çok güzel bir şey doğrusu! İyi ama Tanrı olmazsa insan nasıl iyi olabilir? Sorun bu işte! Benim hep düşündüğüm budur. Çünkü eğer Tanrı yoksa o zaman insan kimi sevecek, kime karşı minnet duyacaktır? Kime övgü dolu ilâhiler okuyacaktır? Eğer, ölümsüz bir Tanrı yoksa dünyada iyilik diye de bir şey yoktur. Hem Tanrı yoksa öyle bir şeye gereklilik de kalmaz.
Sayfa 76 - Karamazov KardeşlerKitabı okudu
Oysa insan aklının kendi başına bir şeyi bilemeyecek olması bu şeyi öğrendiğinde ona muhalif olacağı anlamına gelmez.
Sayfa 148Kitabı okudu
Montaigne' e göre gelenekler, insanları kör edecek derecede onların akılları üzerinde egemenlik kurarlar. Ahlak anlayışlarının değişkenliği de geleneklerin değişken oluşundan kaynaklanmaktadır.
Allah var ve bizi yaratmıştır dememize rağmen sanki O yokmuş gibi davranmamız ciddi bir tezat oluşturmaktadır.
Reklam
Dini, kutsallığından neredeyse tamamen arındırılmış kültürel bir etiket gibi gördü. Durum böyle olunca kendine ve yaşama dair tüm sorgulamaları da dünyalık ve yüzeysel olmaktan öteye geçemedi. Oysa rasyonel hatta çoğu zaman daha da fazla duygusal bir varlık olduğu gerçeği göz ardı edildi insanın. Tüm duygularına gem vuruldu. Sadece gördüğüne ve duyduğuna inanacak kadar pozitivist bir tornada törpülendi zihin dünyası. Varlığını sadece bu dünyadan ibaret sayarak ölüm ve ahiret gerçeğine kapadı tüm kapılarını. Paylaşımdan uzaklaşarak bencil ve faydacı duygulara esir oldu. Sonunda hata verdi bünyesi. İsyan etti hücreleri. Çünkü yaratılışı ile tutkunu olduğu maddi dünya arasında doku uyuşmazlığı vardı. Yeni arayış ve yeni beklentilere soktu bu uyumsuzluk onu. Sağdan soldan türlü şeylerle doldurmaya çalıştı içindeki koca boşluğu. Lakin hakikati yanlış yerde aradığı için bir türlü tatmin edemedi ruhunu.
Şayet din insan varlığı için zaruri bir gereklilik olarak algılanmıyorsa dinin kayda değer bir anlam ve değeri yoktur ama varlığımızın anlam kazanması din yoluyla oluyorsa, işte bu noktada din ile aramızda zorunluluk arz eden ontolojik bir bağ var demektir.
Din insanlardan ahlâklı olmalarını istiyorken insanlar buna rağmen ahlâklı olmuyorlarsa bu, dinin yanlışlığını değil, insanların yanlış yolda olduğunu gösterir.
Sayfa 96
Hayatı ve ne için var olduğunu bir kez olsun sorgulamayan insan kendi kendine var etmediği hayatındaki kurallarını kendi belirlemek ister. Dini kuralları hiçe saymayı modernlik sayar. Kendi inançlarını belirleyerek adeta yeni bir din yaratır. Yarattığı dinin merkezine ise kendisini koyar.
Karşılıksız iyilik yapan ahlaklı insan(!)
Bu kişiler için ahlaki ölçüt kişinin durum karşısındaki hisleridir. "Bu eylemin doğru ya da yanlış olduğuna inanıyorum çünkü bana öyle geliyor." diyen biri için geçerli bir ahlak anlayışı söz konusu edilemez. İnsan çoğu zaman duygularıyla hareket eden bir varlık olduğu ve duyguları da içinde bulunduğu ruh hali ve şartlara göre değişkenlik gösterebildiği için kişisel reflekslerden hareketle ahlaki bir kural belirlemek mümkün değildir.
Resim