Yüce saltanat ve hilafet makamının ve soylu milletinizin hayatımın son noktasına kadar daima koruyucusu ve sadık bir ferdi gibi kalacağımı tam bir bağlılıkla arz ve temin eylerim.
Kulları Mustafa Kemal
8-9 Temmuz 1919
Hükümdar Hazretlerinin Saray Dairesi Yüksek Başkâtipliği Aracağıyla Padişah Hazretinin Katına telgraf
Urfalıların dini sağlamlıkları, mukaddes hilafet makamına sarsılmaz bağlılıkları ve mübarek vatan uğrunda her fedakârlığı göze alacak hamiyetkârlıkları tarihen bilinmektedir.
Atatürk: "Burada böyle şeylere lüzum yoktur. Bunları camide yapabilirsiniz! Biz savaşı dua ile değil, Mehmetçiğin kanıyla kazandık." dedi ve imamı kovdu.
Efendiler, hiçbir millet, milletimizden ziyade yabancı unsurların inançlarına ve âdetlerine riayet etmemiştir. Hatta denilebilir ki, diğer dinler erbabının dinine ve milletine riayetkâr olan yegâne millet bizim milletimizdir.
Bilinir ki, genellikle hayat hakkında bugün kabule değer görülen teori şudur:
Hayat, herhangi bir tabiat dışı etkenin müdahalesi olmaksızın, dünya üzerinde tabiî ve zorunlu, bir kimya ve fizik süreci sonucudur. Hayat sıcak, güneşli, sığ bataklıkta başladı. Oradan sahillere ve denizlere yayıldı; denizlerden tekrar karalara geçti. İlk hayvan denizlerde balık ve karalarda çeşitli kemikli yaratıklar oldu; bunlar çeşitli uzun devirlerde şekilden şekile olgunlaştılar.
Şimdi insanların nereden, ve nasıl geldiği hakkındaki görüşü tespit edelim:
İnsanlar sularda kaynaşıp çırpınan bir varlıktan bugünkü şekline geldi. İnsanın bugünkü yüksek zekâ, kavrayış ve kudreti milyonlarca ve milyonlarca kuşaktan geçerek hazırlandı.
Artık insan bugün, tabiatın sonsuz büyüklüğüne ve tabiat içinde kendi türünün geleceğine gittikçe büyüyen bir irade ve bilinçle bakıyor.
Ağustos 1930
Aktaran: Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Türkiye İş Bankası Yayınlan, 1984, s.277-278.