Dinin Kökenleri

Sigmund Freud

Oldest Dinin Kökenleri Quotes

You can find Oldest Dinin Kökenleri quotes, oldest Dinin Kökenleri book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Nevrotiklerin saplantılı yasaklarıyla tabular arasındaki en a-çık ve çarpıcı ortak nokta, bu yasakların aynı ölçüde güdüden yoksun ve köken açısından aynı şekilde şaşırtıcı olmasıdır. Belli olmayan bir noktada ortaya çıktıktan sonra, karşı konulmaz bir korkuyla varlıklarını ısrarla sürdürürler. Dışsal bir ceza tehdidine ihtiyaç duyulmaz, çünkü ihlalin dayanılmaz bir fela­kete yol açacağı konusunda içsel bir eminlik, bir ahlak inancı vardır. Bu noktada saplantılı bir hastanın söyleyebileceği tek şey, bu ihlalin sonucu olarak çevresindeki belli bir insanın zarar göreceği yolunda tanımsız bir duygu beslediği olacaktır. Bu za­rarın doğası konusunda hiç bir şey bilinmez; ve gerçekten de, bu bilgi kırıntısı, yasaklardan çok, daha sonra ele alacağımız kefaret ve koruyucu eylemlerle ilişkili olarak elde edilir.
Tabu, dışarıdan (bir otoriteyle) zorla empoze edilen ilkel bir ya­saktır ve insanlardaki en güçlü özlemlere yöneliktir. Bu yasağı çiğneme arzusu bilinçdışında kalır; tabuya uyan insanlar, tabu­nun yasakladığı şeylere karşı ikircikli bir tutum sergiler. Tabuya bağlanan sihirli güç, kışkırtma yaratma kapasitesine dayanır; ve örnekler bulaşıcı olduğu ve bilinçdışındaki yasak arzu bir şey­ den bir başkasına kaydığı için bir salgın gibi etkili olur. Bir ta­bunun ihlalinin, bir vazgeçişle [başka bir şeyden vazgeçmekle] düzeltilebilmesi gerçeği, tabuya uymanın temelinde vazgeçme­nin yattığını gösterir.
Reklam
Vicdan, içimizde işleyen belli bir arzunun reddedilmesinin içsel algısıdır.
İnsanlara, yemeyi içmeyi em­reden, ya da ellerini ateşe sokmasını yasaklayan bir yasa yok. İnsan içgüdüsel olarak yer, içer ve yasal [yanma] değil, bu iç­ güdülerin ihlaliyle söz konusu olacak bir doğal ceza korkusuyla ellerini ateşten uzak tutar. Yasa sadece, insanların içgüdüsel olarak yapmaya eğilimli olduğu şeyleri yasaklar; doğanın kendi­sinin yasaklayıp cezalandırıldığı şeyleri yasayla yasaklayıp ce­zalandırmak gereksiz ve anlamsız olacaktır. Dolayısıyla yasayla yasaklanan suçların, birçok insanın doğal bir eğilim duyduğu suçlar olacağım rahatlıkla varsayabiliriz. Böyle bir yatkınlık olmasaydı, bu suçlar da olmayacak ve bu suçlar işlenmediği zaman da bunları yasaklamaya ihtiyaç olmayacaktı.
Eski çağlar, insanın hayal gücü için büyük, çoğu kez şaşırtı­ cı bir çekim kaynağıdır. İnsanlar ne zaman çevrelerinden hoş­ nutsuz kalsa geçmişe dönerek dinmek bilmeyen bir altın çağ rüyasının doğruluğunu kanıtlayabilmeyi ümit etmektedir. Belki de, tarafsız olmayan bellekle­ rinin kesintisiz mutluluk çağı olarak sunduğu çocukluklanmn hâlâ etkisi altındadırlar.
Kişinin ilk beş yaşına kadarki yaşantılarının, yaşamında son­raki hiçbir şeyin direnemeyeceği belirleyici bir etki yarattığı ar­tık sıradan bir bilgi olmuştur.
Reklam
823 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.