Dinler Mitolojiler Sözlüğü 1

Yves Bonnefoy

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Mitler boyunca güneşin peşine koşuşun son noktası, Milosz'nun şaşırtıcı "Bilginin Ezgisi" olabilirdi (Lemuel' in İtirafı içinde, 1 922). Bu yapıt, "tanrısal gece! erin güneşli saatine ilişkin öğreti"nin meyvasıdır. Burada da güneş, yine ilk ögedir: "Altın, tözünü ve rengini, insan bilgisinin ışığını [güneşten] alır". Yeni şaire, arketiplerin bilgisine ulaşma yolunu açan odur: "Arketipler, ruhumuzun doğasından olduğu için, onun gibi, güneşsi tohumun bilincinde yeralır." Bu sezgisel bilgi, bizi dolaylı bir bilginin aygıtları olan simgelerin geçersizleşmesine götürmelidir: "Tanrı şairleri, arketiplerin dünyasını görür ve onu, bilgi dilinin ışıklı ve belirgin terimleri aracılığıyla dindarca tasvir eder. inancın batışı, bilim ve sanat dünyasında dilin kararmasıyla gözükür. Doğa şairleri, duyulan dünyanın eksik güzelliğinin şarkısını en kutsal tarzda söylerler. Ama yine de, ifade tarzı ve konu arasındaki gizli uyumsuzlukla çarpılmış, Ve tek başına kurulmuş yere kadar yükselmeye güçleri yetmez, Pathmos 'u duyuyorum, arketiplerin hayat toprağını. Bilgisizliklerinin gecesinde arada olan, sallanan ve kısır bir dünyayı, simgelerin dünyasını düşlediler."
Cox için "Ari halkların destansı şiirleri, yalnızca müşterek bir tarihin farklı anlatım biçimleridir ve bu tarih, kökenini, doğal dünyanın fenomenlerinde, günün ve yılın döngüsünde bulur." Mallarme, aynı ideayı daha özlü ve daha çarpıcı bir biçimde dile getirir: Bu şiirler, "her gün ve her yıl, gözlerimizin önünde tamamlanan büyük güneş dramının birçok anlatısından yalnızca biridir". Zeus, salt gökyüzüdür; Athena şafak vakti; Hermes, günün doğuşuna eşlik eden rüzgar; Paris, Batı'nın gökyüzünden güzel alacakaranlığı aşıran gecenin karanlık gücüdür.
Reklam
Uygurlarda, Kıpçaklarda, Oğuzlarda çok sayıda eski mit, büyük insanların doğumunda ağaca bir rol verir, onu babaları ya da anaları yapar.
Sayfa 45
Türklerde ve Moğollarda Hayat Ağacı ve Kozmik Eksen
Kaşgarlı Mahmut'un bildirdiğine inanılırsa: ''Türkler, büyük bir ağaç gibi göze büyük görünen her şeye Tanrı adını verirler.''
Sayfa 45 - Alfa Yayınları
APOLLON
Apoilan'un yaktığı ateş, kardeşi Hermes'in büyük bir sabır ve beceriyle iki kuru dalı birbirine sürterek yaktığı ateşe benzemez: Pythagorasçı gizemcilerin Apollon'a atfettikleri o barışçıl olağanüstü ışık da değildir bu. Apolion'un Delphoi'ye girmesi şu şekilde anlatılır: "Sonra gündüz vakti bir yıldız gibi ışıl ışıl parıldayan okçu efendimiz Apolion'un gemisi göründü. Bedeninden yayılan alevler göğe yükseliyor ve çevresini aydınlatıyordu. Sütunların arasından geçerek tapınağına girdi ve etrafa göz kamaştıran bir ışık yayarak (kela) meşaleyi yaktı.
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.