Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dinler Tarihi

Ali Şeriati

Dinler Tarihi Sözleri ve Alıntıları

Dinler Tarihi sözleri ve alıntılarını, Dinler Tarihi kitap alıntılarını, Dinler Tarihi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
O feodalite döneminin özel bir ahlâki vardır:
1. Asilliğe dayanma, 2. Kapalı dünya görüşü, 3. Durgun hayat, 4. Sabit ve değişmez kurallar, 5. Asil, köklü ve değişmez sosyal gelenekler, 6. Donmuşluk, geçmişe tapma, ecdatperestlik, ailevî âdet ve geleneklerle övünme, 7. Gayret, mertlik, cesaret, cömertlik, misafirperverlik, bü yüklere saygı, fedakârlık, kavmi taassup, manevi değerlere sevgi... gibi kendine özgü ahlâkî değerlere genel bir dayanma. Bilahare kuvvetli dinî duygu. Bu özellikler, bu dönemin ahlâkî hayatının bazı esaslarıdır. 8. Yenilikçilik ve yenilikte getirilmesine karşı duyulan korku. Değişim ve dönüşümden korku... Dışarıdan yüklenen unsurlara karşı daha çok direnme, kapali feodalite dönemi toplumunun özelliklerindendir.
Kalbimin tam ortasının dediği şeye dönüyorum. İçimdeki sakinliğine dönüyorum.
Reklam
İnsan, ekonomik bir hayvandır (!) Eğer tüketimi temin edilirse, artık başka bir şeye ihtiyacı yoktur
...din, ilkin dinin berrak oldugu şuurlu bir hareket şeklinde büyük bir devrimci kurucunun zihninde oldugu zamana kadar tevhiddir. Sonra resmî hükümetlerin, gruplarin, ruhaniyetin vb.nin eline düsünce, tamamen bir geleneğe dönüşüyor. Sapıklığa yönelmis olup, şirk onda yer ve yol ediniyor.
Geçmiste eger Astronomi okuduysalar tabiatin sirrini kes fetmek ve yildizlarin insanin alinyazisi üzerindeki etkileri için okurlardi. Kendi inançlarina göre “hakikati elleriyle bulmak is tiyorlardi. Ama bugünkü insan gezegenleri inceliyorsa, uzaya gidiyor sa, bir hakikatin pesinde degildir. Iktisadî ve askerî kuvvet icad etme arzusundadir.
Dürüst insan, kendine özgü bir dine ve ideolojiye inandigi halde, kendisine aykiri olan görüsleri, hatta dinleri bile tanitma ve arastirma asamasinda o görüse muhalif degilmis gibi ortaya koyan insandir.
Reklam
Tahammül edelim. Geçmiste heyecan, tahrik, telkin gerektiyse bile, artık yeter. Tanımayı düşünmek gerekir. Eger sadece şuursuz bir iman yeterli olsaydı, beşyüzmilyon müslümanla bir şeyler yapılmış olması gerekirdi. Mucizevârî İşler yapan iman, tanimaktan sonra gelir.
Özel mülkiyet, tabiatın eteğinde tek parça olarak, birlik halinde, hür ve müreffeh yaşayan kabilelerden oluşan insan toplumlarının iki düşman kutuba dönüşmesine neden oldu. Kabile geleneğinde herkesin ortak olduğu sosyal alandaki özel mülkiyete ilişkin katılımcı tavır, kurt ile kuzunun ilişkisine benzeyen iki zıt kutbun ilişkisine dönüştü. Artık biri diğerini köleleştirme ye, diğeri de ondan intikam alma uğraşısına tutuştu. Bu iki grubun düşmanca ilişkilerini takiben, her iki grupta ahlâkî hastalıklar ve binlerce fesat mikrobu ortaya çıktı; zayıf ve mahrum kalan grup intikamcı, yırtıcı, hırsız, asi, dalkavuk, meddah, hizmetkâr, köle veya uşak oldu. Kuvvetli grup ise zalim, aldatıcı, yalancı, halk ve insanlık düşmanı, gözü doymaz ve hırslı “para biriktiren fare” haline geldi. Gitgide yeni zevklerin peşine düştü. Daha çok mal ve altın biriktirmek için her firsata dört elle yapıştı, ihtiyaç duymadığı halde o kadar mal biriktirip yağmaladı ki, bunlar yaşami boyunca kendisi için yeterli olduğu gibi, kendisinden sonra gelecek nesillere de yeter de artar oldu. Sonra bunlar arasında paragöz-lük, altın, yağma hırsı, zorbalık ve bir tür sadizm olan halka eziyet etme ve onlara zulmetme hastalığı belirdi.
Sayfa 432Kitabı okudu
Biz aydınlar veya bu toplumun eğitimli insanları tek başına sosyal bir grup değiliz. Aydınların en büyük hatalarından birisi, kendilerini toplumun özel bir grubu, kesimi veya sınıfı olarak görmeleridir. Bu “entellektüelin alinasyonu”dur. Bu mesele, ondukuzuncu asırdaki bilimsel felsefe ve bilimsel sosyalizmde sözkonusu edildi. Eğitim gören insanın, yavaş yavaş kitapların, bilgilerin, araştırma yaptığı konunun içine oldukça fazla dalmasi ve batması mümkündü. Ilmî, edebî, dinî ve felsefî konularda çok titizleşiyor; olaylardan, gerçekler dünyasından, halkının ve toplumunun günlük hayatından uzaklaşıyor, onlara yabancılaşıyordu. Aydın, kendisini toplum ve zamandan soyutlanmış, ayrılmış bİr grup olarak hissediyordu. Bu ise, entellektüelliğin bir hatası ve hastalığının sonucudur.
Felsefenin yarını, ölümden sonrasıdır. İlmin yarını ise, yarın sabahtır.
Sayfa 126 - Seçkin Yayıncılık, Çeviri Abdullah Şahin,Kitabı okuyacak
959 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.