Dinsel Dünya Görüşü ve Felsefe

Abdullah Kaygı
Tanrının nasıl olabileceğinin , ne gibi nitelikler taşıyacağının belirlenmesi şöyle dursun , niteliklerinin olup olmayacağına bile karar verilmediği anlaşılmaktadır . Çünkü , onun niteliklerinin olması da( bu onun sınırlandırılması olacağı için) onun niteliklerinin olmaması da , ( bu da nitelikleri olmayınca onun varlığı veya onunla nasıl ilişki kurulacağı tasarlanamayacağı için ) dindarlığa aykırı bulunmaktadır..
Felsefe,Dinsel Dünya Görüşü ve Değerler
Bizim dünya açıklamalarımıza sahip olmayan Sokrates’in bilgeliğine acaba ne ekleyebiliriz?
Sayfa 24 - Bibliotech
Reklam
Tanrının varlığının veya bu varlığın ıspatının bile dindarlığa aykırı düşebileceği düşünülebilmektedir. Çünkü , bu bağlamda , Tanrıya nitelikler yüklenmesi bir yana , Tanrının varlığının ispat edilmesinin bile onun sınırlandırılmasına neden olabileceği gibi bir kaygı söz konusudur . Bu kaygı : düşünülebilecek herhangi bir tarzda sınırlı bir şeye tapınmanın tümüyle anormal olup olmadığını sormaya götürmektedir .
Ne var ki bilgi ile inancı birbirinden ayıramayan insanlar , çoğu defa bilgi sandıkları farklı inançlara dayanarak yaşadıkları için, yine birbirine zıt “ doğru yaşamalar “ arasında acı çekmekten kurtulamamaktadır .
Değerli sayılan her şeyin değer olacağı kabulü olsa olsa yalnızca değer bilincini köreltebilir.
Değerlerin bağımsızlığı kişiden bağımsızlıkdır, insandan bağımsızlık değil.
Reklam
Felsefi bilgelik bakımından önce yaşama biçimi sonra insan değil, önce insan, insanın yapısı, sonra ona göre yaşama biçimi gelecektir.
Felsefi anlamdaki bilgelik, bir dünya açıklamasından çıkarılan hazır bir yaşam biçimini sürdürmekle, hazır bir yaşam biçimini benimseyip uygulamakla değil, insan yapısıyla ilgili bilgilerin eylemlerde belirleyici olmasıyla, insanın insana özgü olanaklarının gerçekleşmesi olan erdemlerin, değerlerin bilinciyle eylemekle oluşmaktadır.
Tanrıyı sınırlama korkusunun, Tanrı hakkında artık hiçbir şey bilmeyi arzu etmeme şeklindeki dindarlık dışı / dindarlık karşıtı bi arzu olduğu, Tanrıyı zihinden sürgün etme arzusu olduğu , sınırlama korkusunun , onun mevcudiyetinden korkmak olduğu şeklindeki dindarlık anlayışı ile karşılaştırıldığında, görülmektedir ki , birine göre Tanrıya yüklenecek arzu edilen pozitif nitelikler dindarlığa karşı olarak görülürken , ötekine göre , dindarlık yüzünden ortaya çıkan, Tanrıyı sınırlama korkusunun kendisi dindarlık dışıdır yahut dindarlığa karşıdır..
Akademisyenler arasında bile bazen dindarlık ile bilgeliğin farkı kolay kolay kavranamamaktadır.
Reklam
Bir bütün olarak evreni ve Tanrıyı ise gücümüz yettiği ölçüde sadece hayal edebiliriz. Ama yaşamla ilgili kuralları insanın yapısı hakkındaki bilgilerden türetecek yerde, tanrı veya evren hakkındaki hayallerden, tasarılardan türetmekle insanları bağnazlaştırabilmek olanaklı olsa da, bilge kılmak olanaklı görünmemektedir.
İnsan, öteki canlılarla, hayvanlarla ortak yönü olmadan, bu yönüne dayanmadan yaşayamayacak bir varlık olmakla birlikte, öte yandan o, ancak, hayvansal yönünü insansal yönünün emrine vermişse, dizginleri insansal yönün elindeyse, ancak o zaman insanca eyleyebilir.
Değer ve Değer Yargısı - (Derin bir ayrım)
Değer yargıları veya değerler sanılan başka şeyler, olsa olsa ancak onları kabul edenleri, onların egemen olduğu kültür içinde eğitilip yetişenleri etkileyebilir. Oysa değerlerin onları teorik olarak kabul etmeyenleri, onlara karşı çıkanları bile, ne kadar farklı kültürlerde yetişmiş olurlarsa olsunlar, etkileyebilme özelliği vardır. İnsan yaşamının düzenlenmesinde en başta gelen etik değerler olarak, sevgi, saygı, dürüstlük, güven, minnet vb... farklı kültürlerin taşıyıcıları arasında ortak olarak etkili olabilirler.
Tanrının “ahlaki olarak mükemmel olması” ile onun “kadir-i mutlak olması” arasında da bir bağdaşmazlık bulunduğu düşünülmektedir. Çünkü, diye kanıtlama yapılıyor, eğer Tanrı ahlaki olarak mükemmel ise, onun yapmayı seçemeyeceği (örneğin kötülük gibi) bir çok şey vardır, fakat eğer o kadir-i mutlak ise, onun her şeyi (veya en azından mantıksal olarak olanaklı olan her şeyi) yapabilir olması gerekmektedir.
Bilgelik sevgisi demek olan felsefe de, dünyayı açıklama iddiasında olan dünya görüşleri de insanların yaşamlarını belirleme işlevi görürler. Dinler de bir tür dünya görüşüdürler. Felsefeyi temel alarak yaşamak bir tür bilgiye dayalı olarak yaşamak iken, bir dine göre yaşamak bilgisel öncüllere dayanmayan bir inancı temel alarak yaşamaktır. Bilgisel öncüller sınanıp yanlışlıkları görüldüğünde değiştirilebilirler.
Resim