Kitapları Garstone'un hem aşkı, hem de nefretiydiler. Ümitsizlik içinde kendi kendine şöyle söylendiği olurdu: Kitaplar
raflarında dururken ne görkemli bir uyum içindeler; birbirleriyle ne güzel geçiniyorlar! Ama kafanın içinde, biri ötekini bütünlemekten uzak, birbirlerini çürüterek sürekli savaşıyorlar. Gerçekten de, dünyada ne kadar kitap varsa, o kadar da gerçek mi vardı acaba?