Ürdun'de başlayan bir hikaye... gerçek bir hayat hikayesi... Souad Ürdün'lü bir kız çocuğu. Kadının adının olmadığı topraklarda doğup büyümüş, hırpalanmış, dövülmüş, dışlanmış... Erkeklerin kayırıldığı, kadınlarınsa yok sayıldığı bir dünyada büyümüş ve kendisinin değersiz olduğuna o kadar çok inanmıştı ki. Kitapta söyle bir ifade geçiyor; "inek ve koyunlar kızlardan daha değerliydi çünkü süt ve et veriyorlardı". Yine kitapta, doğan kız çocuklarının nasıl kolayca yok edildiğine de değiniyor. 17 yaşında aşık oluyor, evlenme sözü aldığı aşığı ile birlikte oluyor ve hamile kalıyor. Köyünde bir erkekle konuşurken görülmek dahi kabul edilemezken... aile icinde hüküm veriliyor ve ablasının kocası tarafından 6 aylık hamileyken diri diri yakılıyor.
Vücudu yanıklar icin de, hastahane doğru dürüst müdahale etmiyor çünkü hastahane personeli de namus cinayeti(!)ni haklı buluyor. Acılar icin de doğum yapıyor Souad. Yanıkların acısı ne denli büyükse doğumu hissetmiyor bile, sadece bacaklarının arasında bir kıpırtı o kadar!
Daha sonra bir sivil toplum kuruluşu vasıtasıyla avrupaya gidiyor tedavi oluyor, dil öğreniyor, iş sahibi oluyor, evleniyor, çocukları oluyor... ama tüm bu süreçte hala acı çekiyor. Hâlâ korkuyor.
Bu kitap dünyaya bu cinayetleri anlatmak için yazılmış bir kitap. Psikolojisini ve acısını derinden hissedeceksiniz okurken.
