Yaşam bize ne sunuyor? Ya da şu yaşamdan biz kendimize sunacak neler alıyoruz? Yaşam bazılarına göre, mutluluk, acı çekmeden ölüp gitmektir. Bazılarına göre, zengin bir yaşam, lüks eşyalar, güzelliktir.
Bazılarına göre ise kendini bulma savaşıdır. Bu savaşta bazıları galip çıkar bazıları ise yenilir. Biz hangi taraftayız?
Ya da bir tarafta olmak için kendimizi yorduk mu? Bu ışıltılı hayatın içinde mütevazı yaşamak ne kadar da zordur şimdi? Kendini bulma savaşını insan hep erteler. Ama bazı anlar ertelenemez. O anlar geldiği zaman ise işte o saatten sonra biz kendimiz oluyoruz. İyi ya da kötü.
İşte Tolstoy'un yarattığı ama kesinlikle kendinden, yaşamından çok şey kattığı Nehlüdov karakteri de kendini bulma savaşı içinde buldu bir anda. Daha sonra yaşadığı lüks yaşamdan yavaş yavaş vazgeçti. Kendini halkın içinde buldu bir anda. Onların yaşadığı sorunları gördükçe, yaşamalarını gördükçe onlara acıma ve sevgi duydu. Bunu yaparken de halkı sevdiği kadar onları bu duruma getiren insanları da seviyor ve acıma duyuyordu. Çünkü ona göre iyi ve kötü insan yoktur. Tamamen insanın yaşadığı hayat, yaşadığı zorluklar insanı kötü olmaya yöneltir. Nehlüdov, kendi vicdanını rahatlamak isterken bir an da kendini buldu.
Belki bizler de bir gün vicdanımızı ya da bir şeylere başkaldırırken, bu kendi yaşamımızdan da olabilir, dünya düzenine de olabilir.
İşte biz de bir an bu hayatta, belki de dünya için pek önemli olmasa da kendimiz için çok çok önemli, ruhen rahatlama yaşayacağız.
Umarım bir gün ben de, Nehlüdov gibi kendimi bulma savaşında galip çıkarım.