Selanik tek kurşun atılmadan Yunanlılara, Kırklareli Bulgarlara teslim edildi. Rumeli ve Ege adaları bütünüyle elden çıktı. Bu, toprağın yüzde otuzu, nüfusun yüzde yirmisi demekti Yanya, İşkodra ve Edirne kuşatma altında direniyordu. İmdada yetişecek kuvvet olmadığı için üçü de yiyecek ve cephane bitince teslim olacaklardı.
Batı uyandı, çalıştı, bizi geçti, şimdi sömürüyor, aldatıyor, kandırıyor, oynatıyor, oyalıyor, adam yerine koymuyor. Her yana sızıyorlar. Kafalarında uygun adamlar buluyor, yetiştiriyorlar. Güçlenerek karşı duruma çareleri arayacağımıza diplomatik oyunlarla durumu idare etmeye çabalıyoruz.
Bu tutumu da akıllılık diye övüyoruz. Batının bilimine, tekniğine, sanatına saygılı olmak başka; sömürücü, saygısız, bencil yanına boyun eğmek başka. Batı önünde aşağılık duygusu ve teslimiyetçilik iliklerimize işlemiş. Bir büyük devletin kolu olmadan yaşayamayacağımızı sanacak hale gelmişiz. Bu anlayışı sürdürmek, buna katlanmak razı olmak için onursuz, gurursuz, zavallı, gafil, satılık, düpedüz hain olmak gerek...
"Uzun zamandır bizi 'hasta adam' diye niteliyorlar. Gerçekten hastaydık. Balkan Savaşı ağır hasta olduğumuzu kanıtlamıştır. Savaştan koma halinde çıktık. Denilebilir ki birçokları, yaşama kabiliyetimiz kalmadığını düşündü. Ama bakınız, kısa zamanda toparlandık, kendimize geldik. Yeni bir savaşa bile hazırız. Bunun anlamı ne? Milletimizin tarihine bakınca şunu görüyoruz: Birçok engele, soruna, felakete rağmen, hiç bitmeyen tükenmeyen, kendiliğinden çoğalan bir yaşama kabiliyetimiz var. Devlet yenilse bile millet yenilmiyor. Milletimizin yaşama kabiliyetine güvenin! Bu güven en ümitsiz anda bile size güç verecektir."
27. Alay Tabur Komutanlarından ibrahim Bey'in "Dinliyoruz" sözü duyulmuştu . Kadri Bey teğmenleri topladı: "Biz kendimizi Osmanlı milletinden bilirdik, böyle bir millet var sanırdık. Türk olduğumuzu bilmezdik. Dilimizin adı Osmanlıca idi. Aslının Türkçe olduğunu bilmez, anlamazdık. Ölü bir millettik. Gençliğimizde vatan ne, vatanseverlik nedir, bunları da bilmezdik.." Gençler şaşırdılar. "..Bilmezdik ya. Çünkü Abdülhamit döneminde 'vatan’ sözcüğünün söylenmesi, yazılması yasaktı. Şimdi söylerken içimizi titreten bu sözcük otuz yıl yasaklandı, inanılması zor ama böyleydi. Mehmet Emin Yurdakul Bir gün bir arkadaşımız Mehmet Emin Bey'in bir şiirini okudu. Şiir şu dizeyle başlıyordu Ben bir Türküm, dinim, cinsim uludur Duyar duymaz içim titremişti . şair bu şiiriyle 'Diril ey Türk!' diye bağırıyor ve bizi uyanmaya çağırıyordu. Bu bağırışı duyduk, bu çağrıya uyduk. Bir arayış, uyanış ve sonunda diriliş başladı. Bir kuru kalabalık değil bir millet olduğumuzu anlamaya başladık. İbrahim Binbaşı doğru söylemiş , yeniden doğuyoruz, canlanıyoruz, diriliyoruz. Türk geri geliyor! Tarih bir millete bir kez dirilme hakkı verir. Yeniden uyursak, oyuna gelirsek, bir daha dirilemeyiz. Biz olmaktan çıkar, kaybolur gideriz. Bu sözümü unutmayın!"
Kanuni Sultan Süleyman'ın o büyük, o görkemli, o güçlü, o yenilmez İmparatorluğu, ne olmuştu da gerileye gerileye, küçüle küçüle, sonunda bu yoksul, güçsüz, acıklı duruma düşmüştü?