Ara sıra kuşum uç üzerimden
vefasızım amma belki özlerim
bir de sen oklama ta can yerimden
gel, bugün de taşma ırmak gözlerim
kuşum arasıra uç üzerimden
göç eden kuşların gözleri kara
dayan gülüm dayan bahar gelecek
muhabbet ne büyük kapanmaz yara
ölecek yaralı serçe ölecek
dönecek mi söyle kuşlar bahara?
Bir güzel düş gibi bir hayal gibi
sen de git can kuşum, de var sen de git
dost mezarı içim bulunmaz dibi
düşersem aklına el aç niyaz et
Şiir okuyucusu değilim. Malesef şiir ile aramda bir mesafe var, bunu kendimde bir eksiklik ve kusur olarak görüyorum.
Bu kısa şiir kitabına gelirsek; hem iç derinliği, hem dış ahengi (ses uyumu ve kafiye) olan şiirlerden oluşuyor.
Yazar 1985-90'lı yılları kapsayan bir dönem yazdığı şiirleri, yaşadıklarını, hissettiklerini aktardığı bir günlükmüşcesine, altlarında tarihleriyle okuyucusuna sunmuş. Bir anlamda otobiyografik izler var, sanki yaralarını bize göstermiş.
Benim açımdan 85-90'lı yıllar içindeki yaşanmışlıklarının yoğunluğu ve yorgunluğu ayan beyan ortada. Yazarın bu şeffaflığını sevdim. Bu kadar şeffaflık da yürek ister, insanlar genelde yaralarını saklar.
Hem kendi ülkesine, hem çevre coğrafyaya da yer yer ayna tutmuş; şiirlerinde konu olarak oraları, onların meselelerini dahil ettiğini de görüyoruz.
Geleceğe yönelik "erken" sitemler gördüm.
Daha önceleri okumuş olsam, ben herhalde o günlerde bunu algılayamazdım.
Bugün benim de şikayet edip esefle andığım bir takım arıza ve sancıları o günlerden fark etmiş yazar. Ben ancak bugün anlıyorum derdini.
Keşke tâ o günlerden göz yaşı gibi kaleminden dökülen gözlem ve tespitlerinde yanılsaymış.
Yani, gerçek dertler, derin duygu ve muhakeme ile, coşkunlukla yazmış. Taşmış. Yanmış, yakmış.
"al da git eğreti gülüşlerimi
isyanı kutsayan yüz bende kalsın
maviye boyama zor düşlerimi
gemimi yakacak köz bende kalsın"