8 Cilt Takım

Divan-ı Kebir

Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlânâ Celâleddin Rumî (?1207-1273): Harezm başkenti Belh’te doğdu. Saygın bir âlim olan babasının siyasi anlaşmazlıklar ve yaklaşan Moğol istilası yüzünden göç etmesiyle Selçuklu Anadolusu’na geldi. Alaaddin Keykubat’ın davetiyle başkent Konya’ya yerleşti. Babasının vefatıyla, onun makamını ve görevlerini devraldı. Dokuz yıl Tırmızlı Seyid Burhanettin’e öğrencilik yaptı. 1240’lı yıllarda Tebrizli Şems ile tanıştı. Hocası Seyid Burhanettin’in öngörmüş olduğu gibi, Şems’in etkisiyle kal (söz) adamlığından hal (gönül ve ruh) adamlığına yol aldı. Hayatının son dönemlerinde Mesnevi’sini yazdı. Divan-ı Kebir ise, yıllar boyunca söylediği, çoğunluğu Farsça, yer yer Arapça, Türkçe ve Rumca şiirlerin katibü’l-esrar denen yazıcılar tarafından kayda geçirilmesiyle ortaya çıkmıştır. Abdülbâki Gölpınarlı (1900-1982); 20. yüzyılda ülkemizin yetiştirdiği en önemli edebiyat tarihçilerinden ve (şarkiyat) doğubilimcilerindendir. Hasan Âli Yücel’in MEB Klasikleri’nden 1980’lere, dîvan, tasavvuf ve halk edebiyatımızdan yaptığı temel yapıt çevirileri ve incelemeleriyle de kültür hayatımızda unutulmaz bir iz bırakan Gölpınarlı’nın sayısız eseri arasında, Mevlâna Külliyatı, Fuzulî, Nedim ve Yunus Emre dîvanları da vardır.
4952 sayfa
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

4953 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Mevlana gazellerinin sonlarında, kendi adı yerine hep Şems-i Tebrîzî adını kullanmıştır. Nadir olarak bazı gazellerinde, Selahaddîn-i Zerkubî adını anmış bazan da "Hamuş" lakabını
Divan-ı Kebir
Divan-ı KebirMevlana Celaleddin-i Rumi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020437 okunma
Divan-ı Kebir
4952 syf.
·
Puan vermedi
·
24 günde okudu
Divan-ı Kebir 8 cilt toplamda 4952 sayfa Mevlana Celattin Rumi'nin beyitlerinden oluşmakta İş Bankası Kültür Yayınları 8 cilt bu kitabı yaklaşık 24 günde okuyup bitirdim. Zaman zaman aynı tür bir kitabı sayfa sayısı çok olunca okurken sıkılabiliyorsunuz. 1200 lü yıllarda yaşayan Mevlanın tebrizli şems e yazdığı beyitlerden oluşan bir eser. Yazar ve düşünürler aradan asırlar geçsede yazdıkları ile insanların zihninde yaşamaya devam edebilmektedir. Tasavvufa ilgi duyan okurlara öneririm.
Divan-ı Kebir
Divan-ı KebirMevlana Celaleddin-i Rumi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020437 okunma
4953 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
•Ey Yusuf, gözleri görmeyen Yakup'a gel. Ey gözlerde gizlenmiş olan İsa, sen de şu gök kubbenin üstünden bir görün. •Ayrılıktan ötürü gündüz karardı, gece gibi oldu. Gönlüm yay gibi idi, inceldi ok gibi oldu. Dertli Yakup ihtiyarladı, ey genç Yusuf artık gel. •Ey İmran oğlu Musa! Senin Hakk'a yalvarman için, ne Tûr-ı Sînâ'lar var! İsrail oğulları buzağıya tapıyorlar. Artık Tûr-ı Sînâ'dan dön!... Bizi kurtarmaya gel! •Benzim safran gibi sarardı. Boynum büküldü, çene düştü. Beden mezarında sıkıştım kaldım. Ey ruhu darlıktan kurtaran, rahata kavuşturan! Gel, beni benden, beni bedenden kurtar! •Hz. Muhammed'i gözleyen gözüm gamınla sana müştakım diyor. "Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." ayetinin sırrı, gel de o dağınık saçlar arasından yüzünü göster! •Ey sevgili, ilacım da sensin, çarem de sensin. Yüz parça olmuş gönlümün nûru da sensin, çaresiz gönlümde senden başka ne varsa hepsi yok oldu, beni kimsesiz bırakma! Gel!
Divan-ı Kebir
Divan-ı KebirMevlana Celaleddin-i Rumi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020437 okunma
Aşk Ola
250 syf.
10/10 puan verdi
·
33 saatte okudu
Ben âşıklığı senin kemâlinden öğrendim. Beyit ve gazel söylemeyi cemâlinden öğrendim. Gönül perdesinde hayalin raksetmede; Ben en güzel raksı senin hayalinden öğrendim. Hz Pir Efendimiz sözün özünü söylemiş Rabbim Sırrına eriştirsin İnşallah
Divan-ı Kebir
Divan-ı KebirMevlana Celaleddin-i Rumi · Remzi Kitabevi · 1960437 okunma
Divan-ı Kebir
·
Puan vermedi
İbrahim (a.s) 'in atıldığı ocağa benzer, dışarıdan kavurucu gibi görünen ateş içeride bir gül bahçesi olur. Peygamberler izi bize biz insanlığa tükenmezlik yolunu gösterdiği halde Biz biz İnsanlık neden tükenme yolunu seçtik.! O izi izleyecek Gönül zenginliğinden bizi hangi şeytani Tutku mahrum etti
Divan-ı Kebir
Divan-ı KebirMevlana Celaleddin-i Rumi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020437 okunma
Divan-ı Kebir
4952 syf.
9/10 puan verdi
Elbette! Divan-ı Kebir'i incelemek, Mevlana Celaleddin Rumi'nin felsefi ve mistik dünyasına derinlemesine bir yolculuk yapmak anlamına gelir. Bu eser, tasavvuf edebiyatının en önemli
Divan-ı Kebir
Divan-ı KebirMevlana Celaleddin-i Rumi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020437 okunma
4952 syf.
·
Puan vermedi
Yıllardır hiç bıkmadan,aşkla okuduğum #mevlana ‘nın #divanıkebir ‘i ile geldim bugün . İlahî âşkı,sabrı,hoşgörüyü,insanlara iyilik etmeyi konu alan kırk bin beyti aşan,gazel ve rubailerden oluşmaktadır.Şems-i Tebrizî’ye duyulan sevginin ve hasretin yansıması diye tabir edilen Dîvân-ı Kebir ‘in beşinci cildinde yer alan Bahr-i Sarî ‘Matviyy-i Mavkuf’un “Y”kafiyesindeki XC.şiirinin hikâyesi beni oldukça etkiliyor. Ne bu hikâye ?Buyurun sizler okuyun. “İstanbul’da bilgin bir keşiş,Mevlânâ’nın bilgisini,hilmini duymuş,ona âşık olmuştu. Mevlânâ’yı görmek için Konya’ya geldi. Diğer keşişler,onu karşıladılar.Mevlânâ’yı görmeye giderken yolda ona rastladı,hemen secde etti; Mevlânâ’da secde ederek ağırladı onu.Keşiş secdeden başını kaldırınca baktı,gördü ki Mevlânâ hâlâ secdede. Sonunda keşiş,bu gönül alçaklığına karşı feryat edince Mevlânâ ,’Ne mutlu o kişiye ki Tanrı onu malla, güzellikle,yücelikle,güçle kuvvetle rızıklandırdı da o kişi,malında cömertlikte bulundu,güzelliğiyle övünmedi,yüceliği olduğu halde gönül alçaklığını huy edindi,gücü kuvveti olduğu halde adalet ıssı oldu sözü,padişahımız(Hz.Muhammed)buyruğu… “Biz Tanrı kullarıyız,nasıl gönül alçaklığında bulunmayalım?Onu da yapmazsak neye yararız?Ona kulluk etmek,padişahlıktan yeğdir;ben ondan hayırlıyım sözü,Şeytan’ın sözüdür.”buyurdu.Keşişle adamları imana geldiler.Mevlânâ’ya teslim oldular,hırka giydiler. Mevlânâ,medreseye dönünce bu gazeli okudu. Gazeli, şiirleri ve tüm hikâyelerini merak edenlere şimdiden keyifli okumalar diliyorum. #kıssadanhisse #anlayana #bendensöylemesi
Divan-ı Kebir
Divan-ı KebirMevlana Celaleddin-i Rumi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020437 okunma
boyun aşk`a bükülür
4953 syf.
7/10 puan verdi
Şiir de nedir ki ondan lâf edeyim? Şâirlerin hünerlerinden başka bir hünerim var benim” diyen Mevlânâ Celâleddin, hiçbir vakit şiir
Divan-ı Kebir
Divan-ı KebirMevlana Celaleddin-i Rumi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020437 okunma

Yazar Hakkında

Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i RumiYazar · 122 kitap
Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna'nın babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında 'Bilginlerin Sultânı' ünvanını almış olan Hüseyin Hatibi oğlu Bahâeddin Veled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur. Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'den ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü'I-Ulemâ 1212 veya 1213 yıllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'den ayrıldı. Sultânü'I-Ulemâ'nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış mutasavvıf Feridüddin Attar ile de karşılaştılar. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Feridüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır. Sultânü'I Ulemâ Nişabur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kufe yolu ile Kâ'be'ye hareket etti. Hac farizasını yerine getirdikten sonra, dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldiler. Karaman'da Subaşı Emir Musâ'nın yaptırdıkları medreseye yerleştiler. 1222 yılında Karaman'a gelen Sultânü'/-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldılar. Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlı iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Alim Çelebi adlı iki oğlu ile Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi. Bu yıllarda Anadolu'nun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti'nin egemenliği altında idi. Konya'da bu devletin baş şehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve Devletin hükümdarı Alâeddin Keykubâd idi. Alâeddin Keykubâd Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi. Bahaeddin Veled Sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldiler. Sultan Alâeddin kendilerini muhteşem bir törenle karşıladı ve Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni ikametlerine tahsis ettiler. Sultânü'l-Ulemâ 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak, Selçuklu Sarayının Gül Bahçesi seçildi. Halen müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı'ndaki bugünkü yerine defnolundu. Sultânü'I-Ulemâ ölünce, talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nın çevresinde toplandılar. Mevlâna'yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Vaazları kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu. Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizi ile karşılaştı. Mevlâna Şems'de 'mutlak kemâlin varlığını' cemalinde de 'Tanrı nurlarını' görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizi'nin yerini doldurmaya çalıştılar.
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.