Sadece İslami oluşumların yüzeysel şekilde analiz edilmeye çalışıldığı raporun yazanları, günümüz İslami yapılarının geldiği noktanın Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasının bir sonucu olduğu savı etrafında çözümleme yapmaktadır. Dini yapıları “sosyal örgütlenme” olarak gören yazar(lar) yapıların tehdit düzeyinin ne olduğu konusunda zihni bulanıktır. “Sosyal örgütlenme” denilen yapıların sadece İslami tonda olanlarının incelenmesi, diğer dini yapılanmarın anılmaması dikkat çekicidir. Bugüne kadar faaliyet göstermelerine göz yumulmuş ve ne istedilerse verilmiş yapıların kendilerine tehdit olduğunda gelişmeleri kanuni boşlukların varlığı ile açıklanmaya çalışılması Tekke Ve Zaviyelerin kapatılmasının ne kadar gerekli, yerinde ve Cumhuriyet için hayati olduğunu hatırlatmaktadır. Raporun sadece belirli yapıları incelemesi ilgi çekicidir. Raporda sürekli yasal çerçeveden, kanuni denetim mekanizmasından bahisle yapıların kontrol altında tutulabileceği vurgulanması ülkemizde Diyanet İşleri Başkanlığı adında bir kurumdan, kanunla görevlerinin belirlendiğinden yazar(lar) ın bilgisi olmadığı sonucu çıkmaktadır. “Sosyal örgütlenme” olarak görülen yapıların hangi tarih aralığında kimlerin çıkardığı kanunlar ile alan bulduğu, hangi siyasi parti iktidarları boyunca güçlendiği tarihin sayfalarında meraklılarının okumasını beklemektedir.