Bir kimsenin bir iş başarabilmesi, herhangi alanda olursa olsun bir şey yaratabilmesi için kendi kendine güvenmesi, inanması gerektir. Şüphe ise kişinin ellerini, kollarını bağlayıverir.
Özgür kişi, kimsenin kölesi, tutsağı olmadığı gibi kendi kendisinin de kölesi, tutsağı olmayan kişi, düşüncelerine birer tutku gücü verebilmiş olan kişidir.
Özgürlük olmayan toplumlarda birçok kimseler birer saplantıya kapılırlar, düşündüklerini sanarlar. Oysaki saplantıya kapılmak düşünmemenin ta kendisidir. Böylece özgürlüğün yokluğu kişiyi gerçek düşünceden uzaklaştırıp çılgınlığa yaklaştırır.
“Kimseye bildirmeyecek olduktan sonra istediğimi düşünmekte özgürüm” diyen kimse, dağ başında, ıssız adada bir başına yaşayıp özgür olmağa kalkan kimsenin bir eşi değil midir?