Evinizde farklı zamanlarsa farklı ziyafetler yapın. Mesela eşiniz çocukların da sevdiği bir yemeği anarak "Size akşama şu yemekten ziyafet var!" desin. Siz de çocuklarınızla markete gidip meyveler vesaire satın alın. Her günkü mutat yemeği neşeye çevirin. Sonra topluca hamdedin Allah'a. Hem size ihsan ettiği yiyeceklere hem de bir sofrada sizi mutluluklar içinde yüzdürmesine. Hatta bu ziyafetleri gelenekleştirin.Mesela " birinci makarna ziyafeti, on altıncı makarna ziyafeti..." tarzında akılda kalacak isimler icat edin. Sonra siz ve eşiniz bu fani âlemden ahirete intikal ettiğiniz zaman çocuklarınız da çocuklarıyla oturduklarında sizi rahmetle anıp: "Babamız, annemiz bize hamdetmeyi şöyle bir ziyafette öğretmişlerdi." desinler. O zaman görürsünüz ki o ziyafetler siz kabir âleminde iken de sürer gider. Taa, Adn cennetlerindeki ziyafetlere kavuşuncaya kadar.
Dinimizi, dinimizle savaşmak için geliştirilmiş sistemlerin güvencesi altında yaşamak bize normal gelir oldu ama bu bir tuzaktı. O tuzağa da takılmakta sakınca görmez olduk.
“Güzel ahlak, kadının sıkıntılarına karşı onu savmak değildir. Asıl ahlak kadının sıkıntısına katlanmak, sinirlendiğinde ona yumuşak davranmaktır Resûlullah (s.a.v) böyle idi, ona uymamız bunu gerektirir. Hanımları ona cevap verirlerdi. Gün boyu onunla konuşmadığı olurdu!"
Evliliği ağalık ve kölelik olarak görmek yerine bir imtihan olarak görmenin farkı buradadır. Kadın, katlanılması gereken bir değerdir. Erkek de getireceği yük, ecir kaynağı olan bir değerdir.