Arzu süren bir şey ve bitmeyen bir süreç. Zevk ise arzuyu kesen unsur. Çünkü arzu süreç içerisinde devam ediyor, zevk ise Bataille’ın “küçük ölüm” dediği arzuyu yok eden boşalma anıdır.
Devlet zalimlik yoluyla, korku salarak özgürlüğü yok ettiği için, bireysel özgürlüğe duyulan saygı kendisini hem zalimlikten korku hem de “korkudan korku” olarak gösterir. Liberal siyasi vizyon “her birimizi korku yükünden kurtarmayı amaçlar böylece, hükümetin bizi terörize etmeyeceğinden, aslında edemeyeceğinden dolayı kendimizi özgür hissedebiliriz.” Ayrıca, zalimlik edimlerini meşru kılmak için eşitsizliğe de ihtiyaç duyduğundan, bu kötülüğün ortadan kaldırılması bir siyasi araç olarak eşitsizliğin de ortadan kaldırılmasını ima eder, çünkü “kişi kendine eşit olanları zalimce yönetemez.”
Yazmak böylece hem akademik hem entelektüel hem de politik bir eylem olarak “ne olursa gider” yaklaşımını onaylayan bir başıboşluktan ziyade kendi içinde tutarlı fakat esnek bir eylemi ifade eder.
Braidotti’nin feminist teorisini şekillendirdiği önemli bir nokta gene Deleuze’e atıfla sözünü ettiği azınlık oluştur. Azınlık oluş, nicel bir durumdan öte bir bakış açısıdır. Dolayısıyla kadınlar, azınlık oluş çerçevesinde kendilerinden yola çıkarak diyalektik süreçleri aşmada önemli rol oynarlar. Burada bir üstünlük kurma, hegemonya oluşturma çabasından çok “öteki olmaktan kurtulabilmek” amaçtır . Azınlıkları oluşturan “kadınlar, siyahiler ... “ “öteki” olarak “umut taşıyıcılarıdır” . Azınlık oluş, aynı zamanda hayal gücünün kullanımını tetikler . Azınlık oluş bireysel bir tutum değildir. Adı üstünde azınlık olmak (kadın olmak, siyahi olmak vb) “kolektif’ bir tutumu ve paylaşımı gerektirmekte ve vurgulamaktadır.
Herkes değerini bulmalı ve tabiatını dile getirmeli. Akıllı ya da aptal, eğitimli ya da cahil, iyi ya da kötü; Devlet’i hiç ilgilendirmez bu. Hepimiz deliyiz ve kimsenin kendi deliliğini bir başkasına kabul ettirme hakkı yoktur.
Solcu entelektüeller, canlı işçi sınıfı kültüründe aktif bir rol üstlenmişlerdi. Bazıları, işçi eğitimi programlarıyla ya da genel kamu için matematik, bilim ve başka konularda çok satan kitaplar yazarak, kültür kurumlarının sınıf yapısını iyileştirmenin yollarını aramışlardı. Çarpıcı biçimde, bugün onlara karşılık gelen sol kesimler, bize, “Aydınlanma projesi”nin öldüğünü, bilimin ve rasyonalitenin “yanılsamalarını terk etmemiz gerektiğini haber vererek, emekçi halkı bu kurtuluş araçlarından yoksun kılmaya çabalamaktalar öyle bir mesajdır ki bu, kendi menfaati için bu araçları tekeli altına almaktan hoşnut olan güçlünün yüreğine su serpmektedir.