Söylem Üstüne Söylem

Doğu Batı - Sayı 9

Doğu Batı Düşünce Dergisi
SÖYLEM ÜSTÜNE SÖYLEM Bir söylem bolluğu içinde yaşıyoruz. Tıpkı kelime permütasyonlarıyla yeni cümleler elde etmemiz gibi cümlelerin art arda eklemlenişiyle yeni söy­lemler elde ediyor, onları nüanslandırıyor, geliştiriyor ve çoğaltıyoruz. Eski moda savaşların çok daha iyi bileylenmiş silahlarla yeniden üretil­diği, nesneleri ve tarafları belirsiz, sınır ihlallerinin yapıldığı ve oyuncula­rın birbirine karıştığı bir uyurgezerlik hali, yani bilip-bilmeme düzlemin­de­yiz. Bazen hâkim söylem biçiminin özcü formalarını taşıyarak topluma açıl­dığını (Hegelci genellemeler), bazen de dağınık görünen postmodern düşün­cenin tek bir söylem çatısı altında toplandığını görüyoruz. Söylemin Düzeni’nde Michel Foucault: “Bugün yapmak zorunda oldu­ğum konuşmada ve burada belki de yıllar boyunca yapmak zorunda kalaca­ğım konuşmalarda, hiç kimseye sezdirmeden eriyip gitmeyi dilerdim”. Söy­lem aşırılığının içerisinde eriyip gidiyoruz. Dahası Foucault: “Söze baş­lamaktansa, sözün beni sarıp sarmalamasını ve beni her türlü olası baş­langıcın çok ötelerine taşımasını isterdim. Konuşacağım sırada, kimliği bulunmayan bir sesin benden epey önce söze başlamış olduğunu far­ke­di­vermek ne hoş olurdu: o zaman sözcükleri bağlamak, cümleyi sürdürmek, kendisini, sanki bir an için, askıda tutarak bana işaret vermişçesine yarat­tığı boşlukların arasında, hiç kimsenin fazlaca dikkatini çekmeksizin yer­leşivermek yeterdi bana. Böylece başlangıç olmayacaktı; ve söylemin ken­disinden kaynaklandığı kişi olacak yerde, onun uzayıp gidişinin rastlan­tısallığında zayıf bir boşluk, olası eriyişindeki bitiş noktası olacaktım”. Bu endişe, ‘belirsiz olageliş’lerle sınırlanmış politik ve felsefî istekler kar­şısında tekil kalmış bir duygulanımdır. Önceki düşünürlerin özneyi tarih­sel gelişimi içinde dramatize eden genel bilgi yapılarına karşın Fou­ca­ult, öznenin oluşum sürecindeki koşulların ve bu koşullar arasındaki iliş­kilerin araştırılmasını tavsiye eder. Sözü edilen endişeyi silkeleyebilmek için de alışılagelmiş katmanları, tarihin istif ettiği o bilindik ayrımları, a priori kategorileri ve yürürlükteki önyargıları sarsmak, parçalayarak ayrı bir bütünlük oluşturmak gereklidir. Söylem heyulası, hacmi ve ağır kokusuyla giderek hantallaştı. Logos’a gönderme yapan, rehavetle yinelediğimiz ele avuca sığmayan sözler, (Her baskı bir direniş yaratır vb...) hem iktidarın kurgulanış biçimini ve tahak­küm sanatını es geçmemize neden olacak, hem de varoluşsal özgüve­nimizi doyuramayacaktır. Her çağ kendi söylemlerini yaratmıştır. Zamanın ve toplumların kendini gizleyen yapılarını çözümlemek ancak söylemlerin türüne ve çeşidine bakmakla mümkün…Söylemler gerçeğin karşısında filtre işlevi görür­ler. Aksi halde, gerçekleri “olduğu gibi” kabul etmek hakikatin yalınkat bir boyutunu verecektir ve belirli bir söyleme dönüşmemiş gerçekler kuru ve yavan hakikat parçaları olarak kalacaktır. Bu sayımızı, özellikle son yüzyılın söylem biçimlerine ayırdık. “Söylem üstüne söylem”de bulunarak muhtemel en geniş imkânları ve kat­kı­la­rı aramaya çalıştık.
Dergi:
Doğu Batı Düşünce Dergisi
Doğu Batı Düşünce Dergisi
Tahmini Okuma Süresi: 8 sa. 10 dk.Sayfa Sayısı: 288Basım Tarihi: Kasım 1999Yayınevi: Doğu Batı Dergileri
ISBN: 9771303724085Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
288 syf.
·
Puan vermedi
Söylem Üstüne Söylem tabiri, Foucault’un kendi bilgisini ifade etmektedir. Bunu açıklayabilmek için Foucault’daki bilgi kavramsallaştırmasını anlamak gerekir. Foucault’da bilgi, hem iktidarla ayakta duran söylemlere gereksinim duymasından dolayı, hem de bilginin kullanımının stratejik olması nedeniyle iktidar olgusu olarak ele alınmaktadır.
Doğu Batı - Sayı 9
Doğu Batı - Sayı 9Doğu Batı Düşünce Dergisi · Doğu Batı Dergileri · 19999 okunma
Reklam
100 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.