" Aşk büyüdüğü ve sonsuzluk özlemine kadar yükseldiği, ya da dostluk bitmesi kaygı uyandıracak ölçüde derinleştiği zaman, gözler geriye, sevilen kimsenin çocukluğuna çevrilir. "
...üzüntülü anlarda insanın vücudunda duyduğu rahatsızlık geliyor yine üstüme, insana şakaklarının, göğsünün demir mengeneyle gitgide hep biraz daha sıkıştırıldığı izlenimini veren bir duygu bu.
Ona söylemesini bilmediğim, şimdi beni yakan ne çok şey var yalnızca birkaç dakika için, son bir görüşme için onu bana geri verebilselerdi eğer, hemen söylerdim ona bunları, kendisini onun sandığından, hatta benim bile sandığımdan çok daha büyük bir sevecenlikle sevmiş olduğumu söylerdim ona, onu yitirmekten duyduğum pişmanlığın hiç sönmeyeceğini söylerdim. Yaşadığım için, genç kaldığım için, hâlâ sevebildiğim için özür dilerdim ondan; bütün bunları söylerdim ona, sonra aşk dolu bir vedanın ardından yine uyusun diye toprağa bırakırdım onu!
Benim için yıllardır yitmiş gitmiş, şimdi büyülü bir düşteymişcesine yinelenen tüm bu şeyler artık bana hiçbir şey söylemiyor; havanın çok güzel, havanın tıpkı yaz gibi hâlâ yumuşak, ılık, gevşetici olması da...
Sayfa 80 - Çağdaş Matbaacılık YayıncılıkKitabı okudu
Geçmişin dev kalıntısı bizi küçültüyor, eziyor, bizi, bizim kısa süren yaşamlarımızı, bir saatlik acılarımızı, değişip duran tümüyle bir hiç olan bizleri.
Yanılgıya düşüp birbirini seven iki kişi arasında, kalıtım ve temelinden farklı eğitim engeli, anlaşılması olanaksız sorunlar uçurumu her zaman kalır..