Çünkü bilgi birikiminin gerçekten düşük olduğu ülkemizde, hemen herkes, hemen her konuda söz etmeye kendini ehil görmektedir. Bu da toplumu, kahvelerde "her şeyi bilen" kanaat önderlerinin düzeyinde dondurmaktadır.
Oysa, Osmanlı geleneksel kavrayışı içinde halkın sürü olması inancına eklediğimiz zaman, Osmanlı aydınının kendi inandığı doğrular çerçevesinde "halkını" kurtarmak istemesini görebiliriz. Demokratik hakların oldukça sağlam bir şekilde kazanıldığı Batı Avrupa ülkelerinde ise, kimse böylesine kurtarma operasyonlarını kendine vehmetmemektedir. İşte bu çelişki içinde, Osmanlı aydını "halkını rahat bırakan" batılı aydını ihanet içinde görebilmektedir.