Doğu’nun Sönmeyen Yıldızı Hayyam

Şamil S. Zagitoviç

Doğu’nun Sönmeyen Yıldızı Hayyam Gönderileri

Doğu’nun Sönmeyen Yıldızı Hayyam kitaplarını, Doğu’nun Sönmeyen Yıldızı Hayyam sözleri ve alıntılarını, Doğu’nun Sönmeyen Yıldızı Hayyam yazarlarını, Doğu’nun Sönmeyen Yıldızı Hayyam yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hayyam, rubailerini sancılı düşünme süreçlerinde yazmak zorunda kalıyordu. Bunlar her şeyden önce kendisi içindi. Kağıda dökülmüş her bir rubai, Hayyam’ın ruhunda meydana gelen çatışmayı, onun melankolisini ve kederini anlatır. İçi boş, hem hasta, hem de sinsi dünyada, Hayat şarap diye zehir sunar kucağında. Ve canımı pek fazla acıtmasın diye ben. Boşaltmak isterim kadehimi tek yudumda.
Nizamülmülk, İsmaillîler’e olan tutumunu “Siyasetname “de açıkça ifade etmiştir. “Şah’ın ve İslam’ın düşmanları olan zındıkların işlerinin açığa çıkarılmasına dair” bölümünde şöyle yazıyordu: “Bu insanlardan daha uğursuz, daha güvenilmez, daha cani olan tek bir insan topluluğu yoktur.”
Reklam
Hasan Sabbah, Selçuklular’a cin derken, Nizamülmülk İsmailîler’den köpekler diye bahseder.
Sabbah’ın dinî öğretilerinde (İsmailî kurallarına göre oldukça ılımlı), var olan her şeyin yaratıcısı olarak İslam’ın yüce yaratıcısının konumu tamamen korunurdu. Kur’an’ı, sünnete ve şeriatı derin saygısı vardır, Muhammed’in peygamberlik vazifesine inanır; ve tüm Şiiler gibi, Ali’yi göklere çıkarırdı. Tarihçiler daha sonra Şeriat tarafından yasaklanan şarabı içtiği için öz oğlunu öldürdüğünü anlatır.
Bazen en yakın arkadaşlarından bile düşüncelerini saklayan bir Sufi şeyhiydi, bazen de dünyevi zevkleri her şeyden üstün tutan bir hedonist. Hayyam böyle biriydi.
Aptallar bilgeden sayıyor beni, Ya Rabbi ben öyle görmem kendimi, Ne dünyayı, ne kendimi bilirim, Aptallar ısrarla pîr görür beni.
Reklam
Şu al laleyi ve gülü doğuran toprak, Beslenmiştir nice sultan kanı emerek, Hele şu topraktan biten menekşe yok mu, Bir dilberin tenindeki ben olsa gerek.
Dört ile yedinin ellerinde kalan can! Yedi ile dörttür seni kedere salan. Kapılma kibre, otur da derdine yan, Gitti mi gidiyor insan bu diyarlardan. Burada dört derken, dört element -Ateş, toprak, hava ve su- kastediliyor; yedi derken de yedi gezegen -Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn, Ay ve Güneş- kastediliyor.
Selçuklu hükümdarlarının genellikle “hatun”, “Türkan hatun” veya “Terken hatun” ünvanlarını alan eşleri saray yaşamında önemli bir rol oynuyor ve zaman zaman devlet yönetimine aktif olarak müdahil oluyorlardı. Sarayları, arazileri, divanları, hizmetleri ve büyük askeri müfrezeleri vardı. Çoğu zaman, eşler sultanların nüfuzlarını denk bir nüfusa sahip olmuşlardır.
Anlamsal yoğunluğu ve hacmi, şiirsel yapısının bütünlüğü, içerisinde gizemli bir karmaşıklık barındıran sadeliği bakımından rubaiyi, yalnızca Japonların tanka adı verilen şiir türüyle mukayese etmek mümkündür.
Tanka: Japon şiir sanatında yaygın olarak kullanılır, beş dizeden oluşur ve her dizede sözcük sayısı eşittir.
65 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.