Çocukken okul bahçesindeki destan ağaçlarının altında, okuldan bir arkadaşımın 'neler olduğunu' anlatmasını asla unutamam. Buna inanmak istememiştim... Babam ve annem bunları mı yapmıştı yani? Ben de büyüyünce bunları mı yapacaktım? Bundan kaçış yok muydu?
Panolara ve duvarlara kötü sözler yazan kötü çocuklara karşı her zaman büyük bir acıma hissetmişimdir. Ama o anda sanki tanrının kendisi ilkbaharın mavi gökyüzüne kötü sözler yazmış gibi gelmişti bana.
...
Neden günün belirli zamanlarında atıkları boşaltmak için kullandığımız bir organ tarafından türümüzün varlığı korunuyor ve arzularımız yerine getiriliyor? Bu, güzel ve ağırbaşlı bir şekilde ve şehvet dolu hareketlerle yapılamaz mıydı?
...
Eğer her şey düşünürlerin istediği gibi olabilseydi, dünyayı doğrudan güneşin içine sokarlardı ve hepimiz yanıp kül olurduk. Ufak bir merak yeterlidir, o zaman sığırlar tepinmeye ve böğürmeye başlar. 'Şeytan aşkına, güneşi getirin. Çıkartın onu ortaya!' Kötü yazarlar olan bizlerin görevi gerçekten yeterli ve doğru uzaklığı sağlamaktır. İyi bir yazar bozuntusu -ki pek fazla da yoktur bunlardan- düşünürü anlar, sığırın hissettiklerini de hisseder. Düşünürleri sığırların saldırısında korumak, sığırları da yüksek dozda gerçekten korumak bizim görevimizdir. Ama itiraf etmeliyim ki, birincisi ikincisine göre kolaydır. Ve sırada olaylarla yapabileceğimiz en iyi iştir. Şunu da itiraf edeyim ki, bu konuda sahte düşünürler kadar sığırların nispeten mantık sahibi olanlarından da destek alıyoruz.
Bu nasıl meslek! O kadar meşgale arasında kendime en uymayacak olanı seçmek zorunda koydum acaba? Bir doktor mutlaka şu ikisinden biri olmalı: Ya bir hayırsever ya da itibar budalası.