"Burası birkaç kilometre içerisinde şatafatlı bir modernlikle taşra yoksulluğunun , kasvetli bir grilikle göz alıcı bir renk cümbüşünün bir arada var olduğu şizofrenik bir yerdi. İnsanın üzerine üzerine gelen binalarla doluydu ve havasının sağı solu belli olmuyordu. Bir gün sıcak ve yağışsız, öbür gün soğuk ve yağmurlu olabiliyordu. Beton yığının aralarına serpiştirilmiş az sayıda park ise yeşil alan yokluğunun yarattığı bunalımı gidermeye yetmiyordu."
Sócrates saha dışında, içinde olduğundan daha önemli olan ender futbol dehalarındandı. O, sadece bir futbol takımının değil bir ülkenin de değişmesinde büyük rol oynadı. Brezilya’nın diktatörlükten demokrasiye geçtiği zorlu yıllarda Avrupa’ya gidip zengin olmaktansa, ülkede kalıp yaşanan değişime ve insanlarına destek olmuştu. Güneş, o pazar akşamı Ribeirâo Preto ve Sâo Paulo üzerinde batarken bu eşsiz adam, şüphesiz bir yerlerden sırıtarak son kez şaşkına döndürdüğü dünyaya bakıyordu. Efsane, ‘’Bir pazar günü, Corinthians’ın şampiyonluğa ulaştığı bir pazar günü ölmek istiyorum,’’ demişti.Pazar günü öldü.Corinthians pazar günü şampiyon oldu. Bu olağanüstü hayatın son bölümü de böylece sona ermiş oldu.
‘’Futbol hakikatle diğer mesleklerin sunmadığı bir temas imkanı sunar. Futbol çok demokratiktir. Benim etrafımda hep benimkinden farklı sosyal konumlarda, farklı eğitim seviyelerinde insanlar oldu. Bu nedenle hakikati hep yakından gördüm’’
"Sizin üstünüz olan bir mevkide veya makamda olsalar bile erdemleri arasında hassasiyet ve samimiyet olan insanlarla kolay anlaşılır. Onlarla ilişkileriniz daima şeffaf ve dürüst olur."