Dolmakalem Savaşları

Cengiz Özakıncı

Quotes

See All
. “Orhon Yazıtları’nda Mankurtlaştırmanın işkenceden başka bir yöntemi yazılı,” diyorum. “Binbeşyüz yıl önce, Çinliler, bol bol ipek, altın, gümüş vererek Mankurtlaştırıyorlarmış Türk Beylerini. Kültigin taşa kazılı bildirisinde anlatıyor; Çin’liler ilk adımda tatlı sözlerle, vaadlerle, parayla yaklaşıp öncelikle.Türk Beylerini tavlamış; Çin’in pohpohladığı Türk Beyleri kendilerini Çin’li gibi görüp Türkçe olan adlarını bile değiştirerek Çin Beylerinin Çince adlarını almaya başlamışlar; işbirlikçi Beylerin buyruğuyla elli yıl Çin boyunduruğunda yaşamış Türkler. Sonra, Türk boylarını birbirine karşı kışkırtıp kendi aralarında savaştırmaya başlamış Çin. Halk bakmış ki, Çin’in sözüne uyan Mankurtlaşmış beyleri yüzünden kırılmaktalar; ayılıp kendilerine gelmişler; benim kendi ülkem vardı, ülkem hani; benim kendi devletim vardı, devletim hani, diye homurdanıp başkaldırmışlar; örgütlenip savaşarak kurtulmuşlar Çin boyunduruğundan. Orhon yazıtlarında aynen böyle yazılı.” “Demek köle olmuşlar Mankurt değil,” diyor Neveser. “Beyler Mankurt olmuş, halk köle,” diyorum. “Anlamıyorum,” diyor Neveser, “Yöneticiler, aydınlar, yazarlar toplumun en uyanık kesimi; halk neyse de, onlar nasıl Mankurtlaşabiliyor?” “Para ablam, para!” diyor sürücü, “Para Mankurtu bunlar; dolar Mankurtu. İki satır yazıp çuvalla para alıyorlar...” .
. Bundan yetmişbeş yıl önce, “vatanın bağrına düşman dayamış iken hançerini”, hiçbir “İslamcı” çıkıp da: “Gayri-müslimlere özerklik verelim! Misak'ı Milli sınırları içinde devlet içinde devlet olma hakkı verelim! Bu Allah’ın Emri’dir!” diyemezdi. Dediği an, ya belasını, ya mevlasını bulurdu. Tıpkı satılmış yazar, Vahdettin’in sesi Ali Kemal gibi... Bugün “İslamcı”nın varlığı, yetmişbeş yıl önce yaşanan acıların Müslümanlarca unutulmuş ya da Müslümanlarca unutturulmuş olmasından kaynaklanmaktadır. Unutan gaflet, unutturan ihanet içerisindedir. .
Sayfa 268Kitabı okudu
Reklam
. Neveser, mendilinin ucuyla gözlerini kurulayıp çantasından çıkardığı küçük aynada boyalarının akıp akmadığına bakarken: “Aslında hiç sulu gözlü değilimdir ama, bu şarkıyı ne zaman duysam yüreğim kabarır; annem söylerdi,” diyor. “Sözleri ve bestesi aynı kişiye ait olan şarkılar böyledir,” diyorum. “Yaşayan kişi, duygularını sözlere döküyor, notalara döküyor, tek yürekten çıkıyor hepsi. O zaman yüreklerimize işliyor işte. Bu şarkının yapıldığı dönem de önemli. O dönemde sanatçılar, aydınlar birilerine yaltaklanıp üç kuruş fazla kazanmak için yoz ürünler vermiyordu. Şimdi her şey satılık. Üç kuruşa ülkeyi satacak erdemsizlerin elinde her şey.” .
. “Barzani’ye yaptıkları gibi, kimi yazarlara da Yahudi kimliği giydirmeye yeltenebilirler mi?” “Nasıl yani?” “Orhan Pamuk’un Beyaz Kale'sini çeviren Victoria Holbrook Yahudi. Benim Adım Kırmızı'yı yayımlayan Alfred A. Knopf Yahudi, Kara Kitap' ı basan Harcourt Yahudi, Yeni Hayat ’ı İngilizce yayımlayan Random House Yahudi, Vintage Books Yahudi.” “Allahallah!” “Bir de yabancı gazete ve dergilerde, bu kitapları tanıtan yazarlara baktım, kimlermiş diye.” “E? Kimlermiş?” “Paul Berman Yahudi, Melvin Jules Buklet Yahudi, David Walton Yahudi, Dick Davis Yahudi, Guy Mannes- Abbott Yahudi, Richard Eder Yahudi...” “Raslantı mı, yoksa başka bir şey mi arıyorsun altın da?” “Raslantı, Tanrı ’nın kendi imzasını atmak istemediği yerde kullandığı takma isimdir, demiş Anatole France!” Bir kahkaha atıyor: “Korkarım Yalçın Küçük gibi hangi taşın altına baksan Yahudi görmeye başlayacaksın sen de.” “Dur bakalım, daha bitmedi: Aziz Nesin’i çeviren Joseph S. Jacobson Yahudi, Louis Mitler Yahudi. Yaşar Kemal’in İnce Memed'ini çeviren Edouardo Roditi Yahudi. Eşi ve çevirmeni Thilda Serrero Yahudi. Kitaplarını basan Harvill yayınevi Yahudi, Random House Yahudi.” “Ee? Nereye variyoruz şimdi buradan?” “Kitapları Yahudilerce İngilizce’ye çevrilip, Yahudilerce basılan ve Yahudilerce övülüp ünlendirilen kimi yazarımızın Kürt sorununa bakışları İsrail’inkine çok benziyor; benim dikkatimi çeken bu. Kürt sorununda İsrail çizgisine ters görüşler yaysalardı, kitapları yine Yahudiler tarafından ünlendirilir miydi, diye düşünüyorum.” .
. Atatürk, Temmuz 1918’de Karlsbad’taydı. Burada kaldığı süre içerisinde anılarını bir günlüğe kendi elyazısıyla yazmış olup, bu elyazıları, Türk Tarih Kurumu’nca “Mustafa Kemal Atatürk’ün Karlsbad Hatıraları ” adıyla yayımlanmıştır. Atatürk,1918 yılında anı defterine şunları yazmıştır. 2 Temmuz 1918: (Karlsbad’ta) okumayı sürdürdüğüm kitap hep ‘Revolte’ (Türkçesi Devrim, Osmanlıcası: İhtilal) - Bir devlet adamı, kendi kişisel duygularına dayanarak devlet sorunlarını çözemez! O yetkiye sahip değildir! Memleket, kimsenin (Halife’nin, Sultan’ın-) malikhanesi (babasının çiftliği-) değildir!” (age - sf. 35, 36) .
Sayfa 230Kitabı okudu
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.