Domaniç Dağlarının Yolcusu

Şükufe Nihal

En Eski Domaniç Dağlarının Yolcusu Sözleri ve Alıntıları

En Eski Domaniç Dağlarının Yolcusu sözleri ve alıntılarını, en eski Domaniç Dağlarının Yolcusu kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türk köylüsünü her zaman böyle gördüm; almaz, hep vermek ister. Yemez, lakin hep yedirmek ister, karşılık olarak da bir şey almaz.
Sayfa 26 - Timaş Yayınları 14.Baskı Ağustos 2013 İstanbul
Yiyecek bir lokma ekmek bulmak ve kafada bir şey, bir ideal taşımak, ne büyük mutluluk!
Sayfa 73 - Timaş Yayınları 14.Baskı Ağustos 2013 İstanbul
Reklam
Bir ömrün sonunda verilecek bir hesabı olmamak, insanlığın karşısında açık alınla çıkabilmek ne eşsiz mutluluk!..
Sayfa 73 - Timaş Yayınları 14.Baskı Ağustos 2013 İstanbul
Mutluluk
Yeryüzünde o zamana kadar bir yiyecekten bu kadar derin bir zevk aldığımı bilmiyorum. Meğer mahrum kalmanın ne büyük meziyetleri, faziletleri varmış! Meğer biz ne şımarık, hatta küstah insanlarmışız! Mutluluğu hep büyük şeylerde aramaya kalkarız da, şöyle bir kuru ekmek parçasının bile insana o zevki verebileceğini bilmeyiz.
Sayfa 72 - Timaş Yayınları 14.Baskı Ağustos 2013 İstanbul
Anadolu
Çok sevdiğim, az tanıdığım Anadolu'nun yanık bağrından bir ses... Onun ruhundan kopmuş bir hava... Anadolu! Baştan başa şiir dolu Anadolu!..
Sayfa 36 - Timaş Yayınları 14.Baskı Ağustos 2013 İstanbul / "iki türkü iki leylek" bölümünden
Maddi hayat vasıtalarının bolluğu, lüks ihtiyaçlarının çokluğuyla insanlar hangi saadete erdi? Bir kısım insanın bu tükenmez ihtiyacını temin için, şüphe yok ki başka bir kısım aç kaldı. Bu mavi gök altında, bu yeşil yer üstünde herkesin rahatça doyarak yaşamaya hakkı varken, bu pek mümkünken; neden bir yanda dökülüp taşan sofralar ve neden öbür yanda bir kuru ekmek bile bulamayanlar?
Sayfa 73 - Timaş Yayınları 14.Baskı Ağustos 2013 İstanbul
Reklam
İşte hep bu büyük şehir derdi, hep bu çıktığımız yeri beğenmemek, kendimizi oraya layık bulmamak illeti! Ya geride kalanlar? Onlar bizden değil mi? Yalnız kendimiz! Korkunç bir benlik...
Sayfa 62
Mutluluğu hep büyük şeylerde aramaya kalkarız da şöyle bir kuru ekmek parçasının bile insana o zevki verebileceğini bilmeyiz.
Sayfa 72
İşte bir genç kız ki ayakları çıplak, nasırlı... Solgun renkli bir elbisesi var. Yüzü güneşte kavrulmuş. Derisi vakitsiz buruşmuş; ama yine güzel... Ne kadar güzel olduğu belli. Onun bütün ömrü bu tarlada geçecek. O gençken yaşlanacak. İnce, güzel boyu gençken eğilip bükülecek. Sonra yolun kenarındaki şu sarı papatyalar kadar masum, kimseler farkında olmadan, solup bitiverecek. Onun hayatı sonsuz bir didinme! Gözlerim şehre çevriliyor: İşsiz, güçsüz, mantıksız, amaçsız, her gün biraz daha bebekleşerek yaşayan kadınlar... Tüller, ipekler, altınlar, pırlantalar, boyalar, gezmeler, eğlenceler, oyunlar, köşkler, rahat uykular, rahat ölümler... Bunlar, hangi hakkın karşılığı? Hangi didinmenin, hangi fedakarlığın ödülü? Yurda bir şey vermeyenlerin yurttan bir şey almaya ne hakları var? Bu bahçenin dalları, yolunmaktan artık tükendi.
359 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.