Kıpkısacık bir kitap olmasına rağmen "reading slump" dönemine girmiş bulunduğum için bir ayda ancak bitirebildiğim bir kitap oldu. Bunun kesinlikle kitapla alakası yoktu tabi ki, sorun bendeydi biraz. Her neyse kitap farklıydı. Üzerine güldüğüm ve beni düşündüren çokça yer vardı. Baş karakterimiz Andreas Doppler bir gün ormanda bisiklet sürerken bir taşa takılıp düşer. Tam babasının cenazesine gittiği gün olur bu ve birden toprağı hissetmesiyle, ormanda yaşamaya her şeyden uzaklaşmaya karar verir. Öyle ki karısı ve iki çocuğunu terk ederek, yemek için öldürdüğü geyiğin yavrusu Bongo ile ormanda yaşamaya başlar. Esasen hem insanları sevmediği için hem de sistemin dayattığı tüketim çılgınlığına, kendi de dahil herkesin hayatı boyunca başarılı olmak için uğraşmasına karşın ormanda bulduğu sakinlik, yalnızlık ve huzur yüzünden ormanda yaşamaya başlar. Para ekonomisini reddeder ve takas ekonomisine geçer. Bazı ihtiyaçlarını karşılamak için hırsızlık dahi yapar. Biz de kitapta bunun öyküsü ve yeni yaşam tarzının ona kazandırdıklarını ve ondan götürdüklerini, bir bakıma içsel yolculuğunu okuyoruz. Sanırım devamı gelecek ama son sayfasına "inşallah" notu düşülmüş. Umarım gelir.