Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş Sözleri ve Alıntıları
Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş sözleri ve alıntılarını, Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş kitap alıntılarını, Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Cihan-ara cihan içindedir arayı bilmezler
O mahiler ki derya içredir derya bilmezler
-Hayalî
Cihanı süsleyen(yaratıcı) cihan içinde(gizli)dir ama kullar onu aramayı bilmezler.
Tıpkı denizlerde yaşayıp da denizin ne olduğunu bilmeyen balıklar gibi.
Gördüler hak olduğum yolunda ey âlıcenâb
Reşk idüp der ehl-i dil "Ya leytenî küntü türâb"
-Muhibbî
Ey yüce yaratılışlı sevgili!.. Senin yolunda toprak olduğumu gören bütün gönül sahipleri beni kıskanıp "keşke toprak olsaydım" demekteler.
Bir gözyaşı, gül mevsiminde güle karşı akarsa aşk olur adı; sevgiyi damıtır en derin yerinden. Suçlardan sonra tenha gecelerde akarsa tövbedir tadı; gönülleri arıtır en kara kirinden. Bir gözyaşı, bir cevherdir, ateşten kaynayan. Özü sudur ama avuçta bir yalım, gönülde bir yangın olur. Bir ateştir aslında o, dumanı ah ile çıkan. Onun içindir ki yıkayarak yakar, yakarak yıkar. Arıtır ve eritir; temizler ve gizler... Fazilettir, diyettir... Bu yüzden denilir ki, gözyaşı yiğitler kârıdır ve civanmertler vakarıdır.
Hoca merhumun yolu bir deniz sahiline düşmüş. Bakmış ki yer gök su. Dalgalandıkça dalgalanmakta, kabardıkça kabarmakta. Ayağına gelen köpüklere, uzaktan gelen uğultusuna, uzayıp giden maviliğine bakmış, bakmış ve daldırmış avucunu köpüklerin arasına. Sonra da iştahla ağzına götürmüş. Ama o da ne? Acı mı acı... Tuzundan içi yanmış. Derhal uzaklaşmış oradan. Çok gitmeden bir mütevazı çeşme görmüş. Şırıl şırıl akıp durur. Tasını uzatıp kana kana içtikten sonra dönmüş denize; "Boşuna kabarma hiç," demiş, "su dediğin böyle olur".
Divanü Lügati't-Türk'te kayıtlı en eski atasözlerinden biridir: "Ağılda oglak togsa arıkta otu öner" denilmiştir. Allah'ın Rezzak isminin teslimi adına elbette ağılda oğlak doğsa ırmakta otu biter. Ancak suyun bir rızık olduğunu, herkes için bu rızkın lüzumunu anlatabilmek için bu sözden daha veciz bir ifade bulunamazdı herhalde.
Akşamın bu alaca saatinde:
Güneş, bir ağacın son dalında, son yaprak…
Yaaa Hak!
(…)
Meşin kırbası boynunda geçer…
Pirinç musluğundan bütün mahalle teselli içer
Doldurup içi ‘Rabb-i yesir’ yazılı tasını,
Ve masalların gözüyle seyreder elindeki baltasını
O… Hızır Aleyhisselam’dı belki de…
(…)
Onu tanırdı her evin kapısı,
Kadınların rüyasında: Kara sakallı iri yapısı!
Çocukların kursağında: Dua sinmiş suyu…
Ve beşiklerin kulağında bir fısıltı:
Uyuuu… Sebilci dede geliyor, uyu…
Olma ve bozulma cihanı olan sıradan cisimlerin hall u fasl olunmuş, iç içe geçmiş halleri. Kimyada bir bütün veya bir yalını oluşturan şeylerden her biri. İkisi (hava ve ateş) erkek, ikisi (su ve toprak) dişi karakterde. O yüzden birbirlerine ihtiyaç duyuyor, varlıklarını diğerleri ile sürdürüyorlar. Ateş havasız yanamıyor; toprak susuz kalınca kavruluyor. Erkek karakter olan ateş, yine erkek karakter olan havayla güçlenip harlanırken dişi karaktere sahip su karşısında duyarlılık gösterip hemen sönüveriyor.