... Sana saygı besliyor, seni seviyorum ey atam! Uyuduğun geçmişin uçsuz bucaksız derinliklerinde, saygı dolu teşekkürümü kabul et. Çünkü sana ne çok şey borçlu olduğumu biliyorum. Senin bitip tükenmez çabalarının beni nice yoksulluktan koruduğunu biliyorum. Gerçi geleceği düşündüğün yoktu, doğru; zayıf bir zeka ışığı ruhunun karanlığında titreyip dururdu. Sen karnını doyurmaktan ve saklanmaktan başka bir şey düşünmedin. Böyle olmakla birlikte, insandın. Belirsiz bir ülkü, insanlar için iyi ve güzel olan şeylere doğru itiyordu seni. Sefil yaşadın, ama bozuna yaşamadın. Atalarından aldığın berbat yaşamı, çocuklarına biraz daha iyileştirerek devrettin. Onlar, onu daha da iyileştirmeye çabaladılar. Hepsi zanaata el attı; biri değirmeni, öteki tekerleği buldu. Her biri başarı yolunu araştırdı ve çağlar boyunca onca kafanın sürekli çabası sayesinde bugün yaşamı güzelleştiren harikalar meydana geldi. Buldukları her zanaata, kurdukları her sanayiye bağlı olarak da erdemler ve ahlaki güzellikler yarattılar. ... biz onlara, o eski dedelerimize her şeyi, hatta aşkı borçluyuz! ... iş sona ermiş değildir. Sıramız geldiği zaman, eğer çocuklarımıza yaşamı bize devredildiğinden daha güvenilir, daha iyi bir durumda bırakmaya çalışmazsak, taş devri insanı kadar cömert olamayız. İki gizi var bunun: Sevmek ve öğrenmek. Bilim ve aşkla dünya kurulur.