Dr. Rıza Nur’un Moskova - Sakarya Hatıraları

Rıza Nur

Dr. Rıza Nur’un Moskova - Sakarya Hatıraları Sözleri ve Alıntıları

Dr. Rıza Nur’un Moskova - Sakarya Hatıraları sözleri ve alıntılarını, Dr. Rıza Nur’un Moskova - Sakarya Hatıraları kitap alıntılarını, Dr. Rıza Nur’un Moskova - Sakarya Hatıraları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yahudi'yi biri döğüyormuş. Yahudi elin nurdan kopsun, dermiş. Seyredenlerden biri merak etmiş. Sonra yahudiye sormuş. Yahudi... "Eli kopsun da neden koparsa kopsun" demiş.
Hey gidi dünya!.. Herkes hak davasıyla fakirleri, mazlumları kayırmak iddiasıyla kalkar; hükümeti elde edince haklı, haksız fakiri, zengini, mazlumu, adaleti her şeyi tepeler; eski zalimler, eski zenginler gibi işin keyfini çıkarır.
Reklam
Buralarda köylerde bir tane bile ağaç yok. Bu da benim sinirime dokunuyor. Vatanın her parçasını yemyeşil görmek istiyorum. Ağaçsız gördüm mü hiddetleniyorum. Köylüye: «Niye ağaç dikmiyorsunuz?» diyorum. «Olmaz» diyorlar. Birgün yine aynı mıntıkada bir köye yaklaşıyoruz. Zümrüt gibi ağaçlar içinde. Gittik. Türlü eriklere kadar var. Bu köylü Rumeli'den gelme bir Türk muhacirmiş. Yerli Türkler bundan da ibret ve ders almıyorlar. Şu Anadolu köylüsü pek perişandır.
Sayfa 153Kitabı okudu
Bu işin yürekler acısı feci ve bu millete ters ve ibret bir sonu var. Biz Lozan'a gidince Hariciye Vekâleti işleri, vekâleten Başvekil Rauf'a havale edildi. Rauf derhal Abazalık gayretiyle kaynamış olacak ki, Tahsin'i Meşhede konsolos tayin etmiştir. Bu hem de birkaç kademeyi atlatarak terfihtir. Bu, açıkça demektir ki, Türk'ü tahkir eden bir Çerkes azledilemez. Bilakis böyle mükâfata lâyıktır. Halbuki bu adamın bu halini ben hikâye ederken, Hey'et-i Vekile'de Rauf da vardı. Dinledi, azlinin kararını biliyor: Siciline de yazılmıştır. İşte Türk evlâdı! Ecnebi unsurlar ne yapıyor, görün! Ben doğrusu bu tayini işitince me'yus oldum. «Bu devlete hizmet de etmek doğru değildir. Çünkü faydası yok. Ecnebi unsurlar her tarafı tutmuş. Bir şey yaptırmazlar. Sen yaparsan bozarlar. Netice yalnız kendine düşman kazanmaktan ibarettir.» dedim.
Sayfa 274Kitabı okudu
BUHARALILAR ENVER MESELESİNİ ANLATIYORLAR
Bir - iki ay sonra Buhara'dan bir hey'et gelmişti. Bunlarla görüştüm. Reisleri aklı başında bir adamdı. Mahrem olarak konuştuk. Nihayet ona Enver işini sordum. Şunlan söyledi: «Enver bize çok büyük zararlar verdi. Yaptığı iş deli işi idi. İptidâ Basmacılarla Buhara ve Hive'yi bastı. Bizim yetişmiş adamımız yok. Biraz okur - yazar bir Türk
Sayfa 246Kitabı okudu
Rauf, ikinci Grup'u darbe-i hükümete teşvik ediyor İyi ama, o, böyle olmaz. Darbe-i hükümeti iki üç kişi düşünür, kurar, bir takım askerî kuvvetleri buna hizmet ettirir, yapar. Bunun usulü budur. Teşrii bir grup bunu nasıl yapacak? Siz birkaç kişi bir taburluk kadar bir kuvvet elde ediniz. İşi mükemmel yapın. İkinci Grup da Meclis'te seve seve
Sayfa 206Kitabı okudu
Reklam
Çolak Kemal'in (Kemaleddin Sami Paşa. Şimdi Berlin Sefiri) karargâhını anlatayım. Bir köyde. O gece meb'uslar üst üste zemin katından ibaret bir evde ve toprak üstünde yattık. Çolak da kibir ve azamet yolunda. Asker ya!.. Fakat bari o azamet bu hezimette olmasa... Hikâye ettiler. Casuslar tutmuşlar ve hapistir. Gidip gördüm de. Yunanlılara casusluk ediyorlarmış. Bunlar Eskişehir civarında yerleşmiş Arnavutlanmış. Casuslar hep böyle, Arnavut, Boşnak, Çerkes gibi şeylerdir. İbret!.. Tuhafı, asıl fecii şu ki, bu kumandan da Arnavut. Bu daha büyük ibret!.. Çotak Kemal de Arnavut'tur. Babası Sinop'ta hapishane gardiyanı bir Arnavut idi. Çolak Kemal'e: «Canım niye bu casuslar, böyle ecnebi unsurlar?» dedim. Cevap vermedi ve somurttu.
Sayfa 153Kitabı okudu
Bu işin bütün hakikatini öğrenmeye çalıştım. Mesele şöyledir: Ruslar Demirhanşurâ taraflarına gelmişler. Enver'in amcası Halil Paşa'yı Bâkü'ye yollamışlar. Azerîlerin bir ordu ve generalleri varmış. Müdafaa tertibi almışlar. Mebus Meclisi fevkalade içtima etmiş. Halil Paşa meclise gelip: «Müdafaa etmeyiniz. Ruslar buraya yerleşmek için gelmiyorlar. Türkiye'deki kardeşlerinize bir yardım ordusu gönderecekler. Bu ordu buradan geçecek. Bunu bana Mustafa Kemal Paşa yazdı. Müdafaa etmesinler, diyor.» demiş. Uzun münakaşalar olmuş, nihayet meclis: «Mademki Anadolu'daki kardeşlerimize kûmel (yardım) götürecek. Geçsin kazaya rıza.» demişler. Bu vakayı bana bir miktar Kars'ta Nuri Paşa da anlatmıştı. Nuri, Enver Paşa'nın kardeşidir. Enver, mevkie geçer geçmez, kendisini, babasını, amcasını, kardeşini, ilâh... paşa yapmıştı. Böyle şeyler aleyhinde olarak Abdülhamit idaresine isyan etmiş olanlar, bir gün gelmiş onlardan beter olmuşlardır. Nuri baktım cahil bir adam ama, makûl ve namuskâr görünmektedir. Kars'ta, fabrikalarda çalışıyor. El işlerinde kabiliyetli bir adam. Lâkin Halil cahil. şedid, biri. O general olur muydu? Olursa böyle olur. Halil Rusları Bâkü'ye sokmuş. Nuri ise vaziyet alip, Gence'de Ruslar ile harbetmiş. Aferin bu gayreti de göstermiş. Fakat mağlûb olmuş. Bana amcasından pek dert yandi ve ezcümle şunu söyledi: «O benim amcam olan herif, öyle namussuz ve alçaktır ki, bilemezsiniz. Azerîleri aldatip ellerini ayaklarını bağladı. Ruslara teslim etti.»
Bu hal sade bizde değil, bütün milletlerde askerlere mahsus bir illettir. Bunlar bu sanatın terbiyesiyledir ki, azametli oluyorlar. Zaar her şeyi halleden kılıncın kendi ellerinde olması onlara gurur, itimad-ı nefs veriyor. Disiplin, emirlerin derhal icrası usulü onlara kendilerini bir şey zannettiriyor. Bundan da istibdat ve müstebit doğuyor. Tafsilâta girmeyelim. Yalnız şunu söyliyelim ki, hukuk-u esasıye âlimleri, filozoflar bu sebepledir ki, «Militarizm bir milletin yıkımıdır» demişler. Ve bunun önüne geçilmesi için çareler aramışlardır. Pek doğrudur. Asker milleti siyaset denilen şeyin yanına aslâ yanaştırılmamalıdır. Bomba gibi patlayıcı, tehlikeli bir maddedir. Bu mülâhaza iledir ki, İsviçre'de orduyu adeta milis tarzına benzer bir hale koymuşlardır; keza general rütbesini lâğvetmişlerdir. Yani zabiti sivriltmezler. Çok iyi bir görüş, iyi bir usuldür. Roma'nın Protoryen'lerinin, bizim yeniçerilerin yaptıkları malûm. Meşrutiyetten beri de bizde yine ihtilâllerin başında asker, bunlar ihtilâlin muvaffakiyetinden sonra da büyük mevkilerin üstüne çöküyorlar, yağlı memuriyetlere geçiyorlar. Bu da militarizmi millî uvziyetin ciğerine kadar sokuyor demektir. Türk ordusu o zamanki Almanlar tarafından terbiye edildi. Bu suretle Alman usulleri, metodları girdi. Zabitlerimiz, intizam ve nizam altında çalışır, bu mühim tefavvük, sivillerimizde aslâ yoktur. Bu sebeple onlara, şüphesiz bir surette müreccah iseler de böyle yapilacağına, sivilleri iyi bir surette yetiştirmek herhalde münasip ve lâzımdır.
KORKMAZOF KARAHAN'DAN ERMENİ ÇIKMAZ MI?
Gelelim müzakereye: Çiçerin öyle hiddetli ki, adeta bizi dövecek!.. Bir çok söylendikten sonra o bıraktı, Korkmazof aldı. Dedi ki: «Sizin Ermenileri mağlup etmeniz bir emperyalizmdir. Bir emperyalist devlet böyle muahede yapmağa nasıl gelir? Sizin Ermenilere yaptığınız zulümler, katliâmlar yine Rus Müslümanlarının kalbinde yaralar açmıştır, bizi
Reklam
Dehşetli sigara içiyorum. Bir raddeye geldim ki, zehirlendim gibi. Derhal sigarayı terkettim. Bu esnada idi ki, Çankırı mebusu Hoca Hacı Tevfik Meclis'te: «Allah iyi eder, zafer verir» dedi. «Herif! Daha hâlâ Allah'a havale ediyorsunuz. Allah babanızın uşağıdır,» dedim. Pek sinirliyim. Kalktım, az kaldı adamı dövüyordum. Bereket versin araya girdiler de fenalık olmadı. Lâkin fena lâkırdılar söyledim. Ne yapayım? Herif çalışacağına, bir iş yapacağına, Allah'a havale ediyor. Kendi oturuyor. Ah bu yobazlar...
Sayfa 172Kitabı okudu
Kürtler mes'elesi beni üzüyor. Bir şey yok ama, birgün millî davaya kalkacaklar. Bunları temsil etmek lâzım. Tetkikata başladım. Temsil usullerine dair kitaplar getirttim. Kürtler hakkında kitaplar buldurdum. Diyarbakır'da olan Ziya Gökalp'e de para yollayıp Kürtlerin coğrafî, lisanî, kavmî, ictimai ahvalini tetkik ettirdim. Bir rapor gönderdi. Maksadım oranın bir Makedonya olmadan, kökünden mes'elenin halli idi.
Sayfa 221Kitabı okudu
FUHŞU RESMİLEŞTİRMİŞLER
Fuhuşu şiddetle yasak etmişler. Bir tane bile kerhane veya hususi fuhuş yeri yok. Çünkü yakaladıklarını idâm etmişler. Fuhuş yapıp idâm olunmağa ne hacet var. İki şahitle hükûmete gidiniz (Yirmi gün için evleniyoruz) deyin, mes'ele halloldu. Yirmi gün sonra karı da, resmen böyle ayrılıp başkası ile yine böyle resmî fuhuş yapmış. Zavallı Marksizim nazariyeleri kitapta pek câzip iken, ameli hayata tatbikinde açık ve böyle nice ve ne feci vaziyetler yapmaktadır. Sosyetenin selâmeti böyle mi olmalıdır? Komünist fikirlilerin aklına şaşarım.
FAİZCİ ERMENİLER GÜRCÜLERİ SOYMUŞLARDI
Bu sanatsız milleti Ermeniler fahiş faizler ile soyup sovana çevirmişlermiş. Aradaki düşmanlığın bir sebebi de bu imiş. Ermeni, yahudi gibi her yerde murabahacıdır. Bulunduğu yeri insafsızca soyar. Bu hal, bu iki millete mahsustur. Rum da murabahacıdır. Amma, ötekilere göre, boka nisbetle tezek, anber halindedir. Ermeniler Kafkasya'da bu dağların şimalindeki Rusya'daki Ruslara da aynı şeyi yapmışlar. Hiçbir Rus da Ermeniyi sevmez. Ona hakaret ifade eden bir ad takmıştır. Ermeni demez, o adı söyler.