Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.11
Durgun Don - Cilt 2
Mihail ŞolohovDurgun Don - Cilt 2 Yorumları ve İncelemeleri
Durgun Don - Cilt 2 yorumları ve incelemelerini, Durgun Don - Cilt 2 kitabı hakkındaki okur görüşlerini , Durgun Don - Cilt 2 puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.Puan
8.510 üzerinden
Durgun Don serisi aralara birer kitap alarak bitirmeyi hedeflediğim bir seri. Ve ikinci kitabını da okuyarak seriyi yarılamış bulunuyorum. Serinin ikinci cildinde, birince ciltte başlayan 1. Dünya Savaş'ından ve savaşın halk üzerinde yarattığı etkilerden bahsediliyor. Özellikle savaşın er ve subaylarda yarattığı duygusal tahribat ve değişimler
Durgun Don ya da Durgun Akardı Don’un 2.cildini dün bitirdim. 1.ciltte başlayan 1.Dünya Savaşı’ndan ve savaşın halk üzerindeki ve özellikle Kazaklar üzerindeki etkilerinden bahsedilmiş yine. Bunun yanı sıra savaşın sonlarına gelindiğinde Rusya’da çarlık rejiminin yıkılması ve Bolşevik Devrimi zamanına tanıklık ediyoruz. Bu olayları hem Kazakların hem de diğer insanların gözünden okumak; Sovyet Devrimi’ni de yine hem devrim yanlılarının hem de karşıtlarının gözünden okumak çok büyük keyif ve farklı bir deneyimdi. Hep bir kenara atılıp, herkesin kendi çıkarı için bir yerde kullandığı halkın yine çıkarlar uğruna nasıl istenilen yönlere çekilebilip, tabiri caizse kardeşin kardeşe vurdurulabileceğini göstermiş kitap. Her iki taraftan da bağlandığım, çok sevdiğim karakterler oldu ve kitap beni derinden etkiledi. Bu kadar muazzam ve gerçekçi bir şekilde böyle önemli bir dönemi anlatabilmesine hayran kaldım Şolohov’un. Mutlaka okuyun!
Ölümün bir an kadar yakında olduğu dönemde savaşın her anını yaşatıyor okura Şolohov. Ucunda ölüm bekleyen yolculukta cesetletin çürük kokusunu, kurşuna dizilenlerin gözlerindeki korkuyu, savrulan hayatların çaresizliğini hissettiriyor. Betimlemeleriyle yalnız günlerin, mevsimlerin ayrıntılarını değil insanların portrelerini de gözümüzün önünde canlandırıyor. Savaş korkunçtur ve cephedekilerden çok üst akılın zorlamasıdır, bu hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Birinci dünya savaşı sürüp giderken Durgun don kazaklarının yaşantısı köylerinde korku kargaşa ve heyecanla sürmektedir. Ordunun içinde sıyrılan Gregor, Melehov, Pyotr ve Bunçuk farklı ideolojilerin yolunda yürümeyi seçip kitabın genel hatlarını oluşturuyorlar.
Ordu içinde ve ülkede hızını alan Bolşevik Devrim ve kızıl ordu Kazakların arasında da bazı devinimleri beraberinde getiriyor ve üçüncü cildi okumak için heyecan katıyor.
Yazar ustaca bir dil kullanıp muazzam betimlemelerini çok güzel aksettiriyor mutlaka okunmalı
Her ay bir kitap okurum diye başladım seriye ve bu ay ikinci kitabını okudum. Çok özlemişim karakterleri. Bu sefer Rusya'nın savaştaki konumunu, Bolşevikleri, iktidar yanlılarını, hainleri, kardeşin kardeşi vurmasını okuyoruz.
Acıyı, kanlı savaşları, karanlık günleri anlatmış Şolohov... Üçüncü kitap için sabırsızlanıyorum.
Durgun Don,Mihail Şolohov'a Nobel Edebiyat Ödülünü getirmiş,Dünya Edebiyatının başyapıtlarından olup,Rus halkının devrimden önce ve sonra yaşadıgı dönemi anlatan 4 ciltten olusan bir eserdir.
Bu ay 2.cildini arkadaşlarımla birlikte üzerine sohbet ederek, daha keyifli bir okuma yolculugunda bitirdim.Birinci kitabi çok sevdigimi söylemistim.Ikinci kitabi da sevdim ,bir ara sürekli savaş anlatan satırları okumaktan baygınlık gelsede, hakkını vermek gerekir ki yazar bir savaşı ancak bu kadar etkileyici anlatabilirdi!Bazen öyle satırlar oldu ki zihnimde canlandirmaya calışıp o savaş alanında buldum kendimi.Hele ki kitabın sonlarında çok hüzünlendim çok...Geçici hükümetten yana olup topragı koruyalim savaş haktır diyenler,diger taraftan Bolseviklere katılın savaşı sonlandıracagiz diyen aynı topragın insanları farklı düşünceler yüzünden bir iç savaş çıkarır.ilk kitaptan tanıdıgımız Gregor hangi tarafta bulunup savaşta nasıl bir rol almıstır.Iste kitap genel hatlariyla böyledir.En kısa sürede üçüncu kitapla devam edecegiz.Okumak isteyenlere tavsiyedir.Kitapla ve sevgiyle kalın.
Merhaba;
Durgun Don serisine 2. Kitap ile devam ettim.
Okuyanların çoğu 1. Kitaba göre daha yavaş ilerlediğini söylemiş. Aslında kitap normal seyirde ilerliyor ama bence 1. Kitap aşırı akıcıydı.
2. Kitap da artık daha fazla savaşın içinde buluyorsunuz kendinizi ve daha fazla savaş sahnesi olduğu için biraz yavaş ilerliyor. Savaşın sonlarında, artık insanlar ailelerini, topraklarını özlemişken Çarlığın yıkılmasıyla ortaya çıkan bölünme iç savaş, belki de savaştan daha kötüydü. Insanların çaresizligine, umutsuzluğuna şahit olmak beni duygusal açıdan çok yordu.
1. Dünya savasında aynı çephede savaştığı arkadaşını kurşuna dizecek kadar nefretle dolmaları çok garip gelirken, okurken çok fazla duygulanmama da sebep oldu.
Bu kitabı, hatta seriyi okuyan insanların savaş psikolojisini bir nebze daha iyi anlayacağından ve Barışa sıkı sıkı tutunacağından asla kuşkum yok.
Yazarın betimlemeleri o kadar güzeldi ki, sanki hersey apaçık gözünüzün önünde canlanıyormuş gibi hissediyorsunuz okurken.
Bir karış toprak üzerinde huzurla yaşayabilmek için ne çok kan dökülmüş. Bunu tokat gibi yüzünüze çarpan bir kitap.
Cok severek devam edeceğimden emin olduğum bir seri.
Hepinize keyifli okumalar dilerim.
Youtube kanalima abone olup videolarima da göz atarsanız çok sevinirim.
youtube.com/channel/UCfOYAd...
Her ne kadar okuyanlar arasında ikinci kitap ilkine göre daha sıkıcı, durgun gelmiş olsa sa ben ikinci kitabı daha bir severek okudum. Ağırlık olarak savaştan bahşedilmiş bu kitapta. Bir çırpıda okutuyor kendini. Sayfalar kayıp giderken elinizin altında hiç farkında olmuyorsunuz bile ne ara o kadar şok okuduğunuzun. 2. Ciltte Rusya savaştan çekilmiş, çar devrilmiş ve ülkede iç karışıklıkların başladığı karmaşık bir durum bekliyor bizi okurken. “Kardeşi kardeşe kırdırmak” cümlesini çok güzel işliyor şolohov ikinci kitabında. Kan kokusu, ölümün korkusu, kardeşin aynı kandan candan olanların birbirini öldürmesi, buna karşı koyması öyle güzel işlenmiş ki adeta insan okurken orda onlarla birlikte gibi hissediyor. Hapsoluyorsunuz kitabın içine resmen okurken. Bir başyapıt. Ölmeden önde mutlaka okunması gereken eserlerden.
Rus edebiyatının başyapıtlarından kabul edilen ve yazarına Nobel ödülünü getiren Durgun Don’un ikinci kitabını da bitirdik. İçimden sürekli fantastik kitaplar okuyup şu sıkıcı günleri, masalsı diyarlarda eğlenceli hale getirmek varken Ekim Devrimi’nde ve sonrasında yeni kurulan Sovyetler Birliği’nin iç savaş koşullarında ne işin var demek geçse de, o dönemi Mihail Şolohov’dan okumak ve eski Rusya’nın çöküşüne tanıklık etmek sözcüklerle ifade edilemez.
İkinci Cilt; uzun zamandır savaşmanın verdiği bitkinlikle evlerini özleyen Don Kazakları’nın yeni kurulmakta olan düzene anlam verme çabaları üzerine kurulu. Bolşevikler ellerindeki az miktardaki topraklarını alıp işçilere mi verecekler? Beyaz Ruslar’dan ayrı özerk bir yapı mümkün mü? Kızıl Muhafızlar ve Çara sadık ordular arasında kalan Kazaklar seçim yapmak durumundalar. Nitelim hiçbir zaman devrimler kansız olmadı. Aynı cephede, düşmana karşı omuz omuza savaşmış olanlar bile gün gelir infaz edilen arkadaşının üzerine toprak atabilir.
“Mücadeleli, dertli yıllarda
Kardeşler, kardeşlerinizi yargılamayın.”
.
#okudukbitti
#DurgunDon2.cilt
"Tanrı bizi dostlarımızdan korusun, düşmanlarımızın hakkından nasıl olsa geliriz. "
Birinci dünya savaşı,
Bolsevik ihtilali ,
Yeniden can bulmaya çalışan Rusya ...
Kitabın 2. Cildinde savaş ve savaşın ardındaki psikoloji anlatılmış.
Birbirine düşman ettirilen kardeşler, karşı karşıya getirilen komşular, köylüler...
Tepenin ardından her an gelecek olan birileri ve bu birilerinin iyi mi kötü mü olduğu bilinmeyip öyle çaresizce öleceğiz korkusuyla yasamaya çalışmak...
Süngülenenler,
Kurşuna dizilenler ,
Astırılanlar,
Bir çukura bırakılıp gidilen cesetler ,
Açlık ve çaresizlik,
Kocalarını bekleyen kadınlar, oğullarını bekleyen anne ve babalar ...
Savaşın soğuk yüzü içimize işliyor resmen
Kimin ne olduğunun bilinmediği, herkesin çıkarını gözettiği, köylüyü, alt tabakayı, asıl kan dökeni, güçlü olanın düşünmedigi savaş, iç savaş, devrim!
Her haliyle oldukça başarılıydı benim için.
#okudumbitti
#MihailŞolohov
#DurgunDonCilt2
#382Sayfa
#EylülAyı4cüKitap
"Ve bir çocuğu öptüğü zaman onun duru, masum gözlerinin içine bakmadığının farkındaydı. Nişanlarıyla madalyalarını ne pahasına kazandığını biliyordu o."
Kitabın ikinci cildinde kendimizi cephede buluyoruz. İlk kitapta yaşamlarıyla artık tanıdık olduğumuz karakterlerle savaş alanında buluşuyoruz. Bu kitabı okumak bana inanılmaz keyif veriyor. Bir zamanlar sendika örgütlenmesinde hayatın tüm gerçekliklerini gözümüze sokan tüm o toplantılarda konuştuklarımızı tekrar tekrar yaşar gibiyim.
Şimdi diyeceksiniz ki ne alaka. Sizinki bir işyeri örgütlenmesi , onlar ise savaştalar, aynı şey mi? Hem de o kadar aynı ki. Emek ile sermayenin çatışması. Henüz ikinci cildi okumama rağmen hissettiğim şu ki bu eser daha şimdiden enlerim arasındaki yerini aldı bile. Neyse dönelim kitabımıza.
Durgun Don hayata dair her duyguyu bulabileceğiniz bir eser. Kimi zaman karaktere aşırı derecede kızıp 'hakettiğini buldun. Başkasına yapılmasını istemediğin şeyi sende başkasına yapmayacaksın. Bak şimdi aynı şeyi yaşıyorsun' derken buldum kendimi. Kimi zamanda ' hatalar insanlar için. Kim kusursuz olduğunu iddaa edebilir ki' derken. Bir annenin cepheden dönecek umuduyla yol gözlemesi, bir eşin acaba kocamda öldü mü endişesi.. Kazak süvarilerinin kendi iç hesaplaşmaları ve düğümü çözecek en önemli soru" Gerçek düşman kim?" bakalım üçüncü kitapta cevapları bulabilecek miyiz?
Tanrı bizi dostlarımızdan korusun, düşmanlarımızın hakkından nasıl olsa geliriz.
İlk kitap daha akıcı ve hızlı idi. İkincisi de çok çok güzel ama savaşın iç yüzünü çok daha fazla anlattığı için yaşanan iğrençliği okurken üzülüyor insan. Yoksulluk sefalet diz boyu. Kardeş kardeşi katlediyor. Analar babalar evlat yolu gözlüyor, kadınlarsa kocalarının yolunu bekliyor. Hayatta kaldın kaldın kalamadin cesedine bile sahip çıkan yok. Dağda bayırda kurda kuşa yem olur gidersin.
Bu ciltte ortalık epey karışıyor. Şolohov yine konuşturmuş kalemini. Savaşın bir kazananı yok ama gözünü hırs bürüdü ise buna da çare yok sanırım. Üçüncü ciltte bakalım neler olacak?
Dönemin Sovyet Rusya’nın kurulmadan önceki olan olayları betimleyerek akıcı bir dille romanlaştırırmış eserin 2. Cildi baya akıcı bir savaşla devam ediyor... Kazaklar Kızıl Şövalyeler yüzünden ne kadar da gözleri dönmüş olsa da Kızıl şövalyelere karşı çetin savaşı çok heyecanlıydı. Dengeler tekrar değişiyor.. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Sonuçta onlarda ne kadar acı yaşadığını okusak da. Her şeyin bir bedeli vardır.Ve çok büyük dramaları okuyorsunuz.. İnsanı derinden derine düşüncelere sürüklüyor.... Adım adım Sovyet Rusya’nın kuruluşu hissediliyor...Dönem gerçekten çok zorlu ve acıların telafisi olmadığı gibi. Geri dönüş olmayan yolların yaşanacak bedeli anlatılıyor...
Kitabın birinci cildinde Kazak insanını ve Don coğrafyasını anlatan yazar, ikinci kitabı iç savaşın en acımasız yerinde bitiriyor. Savaş zamanı vahşet zamanı demek. İnsan bir kere düşman dediği kişiyi tanımladı mı artık ne kardeşini ne komşusunu görüyor gözü.
Durgun Don serisinin ikinci kitabı da ilk cilt gibi oldukça akıcı, ilk kitaptan farklı olarak bu cilt tamamen savaş dönemine ayrılmış olsa da sıkılmadan ilgiyle okunan bir kitap.
Durgun Don’un ikinci cildi, ilk kitabın kaldığı yerden, yani 1. Dünya savaşında Rusya’nın Almanya ile savaşı ve Kazakların da bu savaştaki durumlarını anlatarak devam ediyor. Savaşın askerler ve halk üzerindeki etkisini betimlemeleriyle birlikte oldukça etkili anlatıyor yazar. Daha sonra Rusya’nın savaştan çekilmesi, çarlık rejiminin yıkılması, General Kornilov’un darbe girişimi ve Bolşevik ihtilali, Ekim devrimi ile Lenin’in iktidara gelişi konu ediliyor. Özellikle kitabın bu kısımları hem ilgi çekici anlatımı hem de tarihe ışık tutması açısından etkilenerek ve ilgiyle okuduğum kısımlar oldu. Devrim esnasında Kazak halkının rolü, savaşta birlikte çarpışırken iç savaşa sürüklenmenin ardından askerlerin birbirinden nasıl ayrılarak birbirleriyle savaşmaya başladığı, tabiri caizse çeşitli yönlendirmelerle kardeşin kardeşe düşman edildiği, Kazakların iç savaşta nerede duracakları konusundaki kararsızlıkları ve bir yandan da bağımsızlık arzuları çok güzel bir kurgu içerisinde anlatılıyor. Üçüncü cildi okumayı da sabırsızlıkla bekliyorum.