Güzel bozkır yaşamından başlayıp ülkeler arası savaşı anlatan daha sonra savaşın kendi içlerine sıçramasıyla kardeş kardeşi, baba oğula düşman kesilen bir konuyu anlatan çok harika bir kitap.
Pastoral yaşam bu kadar ayrıntılı güzel anlatılabilirdi. Renkler, kokular, manzaralar hep gözümde canlandı.
Yazarımız genç, yaşlı, çocuk, kadın, erkek farketmeksizin her bir karekteri ayrı ayrı öyle güzel tahlil etmiş ki hayran olmamak mümkün değil. Farklı kadın karakterleri, savaşın etkisinde gelişen ve değişen subayları vs. Çok güzel bir biçimde aktarabilmiş bize.
O detaylar.. Özellikle kişilerin ölümleriyle ilgili ayrıntılar benim çok hoşuma gitti. Tamamen karakterle bağdaşan ölümler oldu hepside ama aklımda çok kalıcı yer edinen 3 örnek: Piyotr’un saflığıyla bağdaşan ve ailesinden diye güvendiği amcaoğlu İvan’ın ihaneti sonucu olan ölümü… Darya’nın eşini öldüren amcaoğlu İvan’ı kendi ailesinin gözü önünde vurması ve bu olayın Darya’nın dikbaşlılığıyla bağdaşması.. Natalya’nın çok sevdiği, sadakatle bağlı olduğu eşi Gregor tarafından( dolaylı da olsa ) ölümünün gerçekleşmesi.. hepsi hikayeleri çok gerçekçi olan ölümler.. Ahh Natalya bir kadın olarak, bir anne olarak en çok sana üzüldüm hikayede. Oysa yanlışı olmayan, savaşta bile eşini bekleyen, çocuklarına tüm benliğiyle fedakarlanan, sahiplenen sendin..
Her detayına şahit olduğunuz bir kitap. Çok beğendim, muhakkak tavsiye ediyorum.