Yazar kimi zaman iç sesleriyle boğuşarak kendi kendine kimi zaman da benimle karşılıklı konuşup düşüncelerine ortak etti. Düşüşü, düştüğüm anları tekrar yaşattı, hatırlattı. Öyle çok şeyin altını çizdim, öyle çok düşündüm ki, hak vermeden edemedim.
Her şey mükemmelken bile gerçekten mükemmel midir, yoksa öyle mi görünür? Kendini sorgulamaya başlayan karakterimiz, ceza yargıcı, özünü buluyor, bulmaya çalışıyor; toplumdaki ikiyüzlülüğün kendisinde de olduğunu, sorguladıkça farkediyor. Yüksekten düşüyor, hatta düştükçe daha da düşüyor.
"...beden keyifsiz oldu mu, yürek de ölgünleşir. Bana öyle geliyordu ki, hiç öğrenmemiş olduğum, ama yine de çok iyi bildiğim bir şeyi, yani yaşamayı unutuyordum." diyor yazar. Yaşamayı bilmek ama öğrenememek, unutmak...Hepsi birbirinden derin.
Yeni bir günde nasıl yaşayacağımızı biliyor muyuz, öğrendiklerimiz yeterli mi? Oldukça felsefik olan bu kitap, yazardan okuduğum ilk kitap. Kalemini sevdim.