Yöneticiler, olaylar karşısında fikirlerini baştan değil, en son söyleyen olmak zorundadırlar. Bu anlamda yöneticiler, iyi birer konuşmacı olmadan önce iyi birer dinleyici olmalıdırlar.
Çok çaba harcamasına rağmen eşiyle, çocuklarıyla, çevresiyle ve en önemlisi kendisiyle sorunlar yaşadığından dert yanan bir arkadaşıma babam Ahmet Söylemez şu yanıtı vermiş: “Ruhunu ehlileştir.”
Yönetime gelmiş bireylere insan ötesi özellikler atfedilmesi, azgelişmiş toplulukların tipik davranış özelliklerinden biridir. Yöneticilere bu türden üstünlük nitelikleri yüklemek ve onlara bu şekilde yaklaşmak, giderek bu bireylerin “tiranlaşmasına” neden olur
İster devlet gibi tepeden tırnağa güçten örülü bir varlık olsun, isterse en temel düzeydeki aile ilişkisi; hiyerarşik bir düzende işleyen her tür ilişki, mutlaka iktidar olgusuna yaslanır..
Yunan mitolojisindeki meşhur Pandora’nın Kutusu öyküsü, kötülüklerin dünyaya yayılışını hikâye eder. Zeus’un hediye ettiği ve asla açılmamasını tembihlediği kutuyu açan Pandora, tüm kötülüklerin bir anda dünyaya yayılmasına neden olur. Kurumlarda da tıpkı bu mitolojik öyküdekine benzer bir “Pandora’nın Kutusu” olsaydı eğer, bu kutunun anahtarı da “Biri bir şey istiyorsa, vardır mutlaka bir nedeni..” şekilde formüle edebileceğimiz ifade olurdu herhalde.
Kayıp kent Atlantis’in giriş kapısındaki alınlıkta şöyle yazdığı rivayet olunur: “Yazdıklarınız ile söyledikleriniz arasında bir ilişki yoksa, sözcüklerden mutsuz oluyorsanız, bu kentte barınamazsınız.”