‘’Tüm görüşün bir Nokta’yla sınırlı olduğu ve tüm hareketin Düz bir çizgi üzerinde olduğu böylesi bir hayat bana tarifi imkansız derecede kasvetli geldi.’’
, üzerine yazılarımı yazdığım bu levhalar ve Düzülke'nin bütün temel gerçekleri yalnızca hastalıklı bir hayal gücünün ürünü ya da bir düşün aslı astarı olmayan görüntüleri gibi geliyor bana.
Küpün, dürüstçe söylemek gerekirse, gerçek biçiminden emin olamadığımı düşünmenin ağır yükü omuzlarıma çöküyor ve geceleri rüyalarımda gizemli "Kuzeye değil Yukarıya" şiarı, ruhu kemiren bir Sfenks gibi beni taciz ediyor.
Aradan yedi yıl geçti, ben bugün de mahpusum ve -ara sıra kardeşimin yaptığı ziyaretleri saymazsak- zindancılarım dışında arkadaşlık edecek hiç kimsem yok.