“Öyle anlar oluyor ki toprağın altında olmak istiyorum, başka anlardaysa tam tersine birlikte ağlamak için, evet, yalnız ağlamak için, geçmiş hayatımızı gören veya yaşayan biriyle buluşmak istiyorum...”
Bazen gayet iyi bildiğiniz halde, nedense o anda unutuverdiğiniz bir sözcüğü anımsaya uğraşırsınız. Kelimeyi bildiğinizi düşünür, anlamını söylersiniz; sözcük de dilinizin ucundadır, ama bütün gayretinize rağmen çıkaramazsınız.
Küçük küçük kırışıklarla çevrelenmiş bu gözler sağı solu belli olmayan bitkin bir adamın ikiyüzlülüğünü, alaycılığını, insanlara güvensizliğini, yeni ortaya çıkan bir hüznü ve acıyı taşıyordu. Dalgın ve derin bir hüzündü bu, özellikle de yalnız kaldığı zamanlarda ortaya çıkıyordu.