Üstün insan, nîrvanasına eren kişilik kavramlarını o kadar çok irdelemiş ki yer yer raydan çıkmış,bazen de kendi güzergahına ters düşmüş Nietzsche, erdemli insanı anlatırken ego ile özgüveni harmanlamış, insanı neredeyse hücrelerine kadar bölüp irdelemiştir." Sessizlik bir başkaldırıdır derken; susanlar, hemen her zaman, içten gelen incelikten, nezaketten yoksundurlar; bir itirazdır susku.da diyebilmiştir.insan içinde her zaman iyiyi, kötüyü, ahlakı, nefreti, merhameti, estetiği barındırır mı? ya da bunlardan bazılarından hepten soyutlanabilir mi? Çoğumuzun bilip birbirimize anlatmak şuraya dursun kendimize bile anlatamadığımız ve bir türlü yüzleşme cesaretine kavuşamadığımız, bireyden topluma akan ve var olabilmemizin miheng taşlarından olan ahlakın ve estetiğin zehirlenme süreciyle bireyin benliğinden toplumun kimliğine sirayet eden bir kendini imha mekaniğidir anlatmaya çalıştığı aslında. İnsan kavramının Böylesi irdelenmesi, inançlı bir insanın dini en ücra köşesine kadar irdelemesi gibi düşünüldüğünde; boşluklar,kayıp olmalar ve kişilikte sarsılmalar bence mazur görülebilecek varyantlardır.okunmalı ve "ben bu kulaklara göre ağız değilim" i anlaşılmalı Nietzsche'nin.