"Vatan varsa onur da var, şeref de... Sen olmadıktan sonra dilenci de oluruz rezil de! diyordu Mustafa Ağa. Ve biraz durup, yayla sisinin çökmekte olduğu dağlara bakıp ilave etti: "Senin için dilenci olmak da şereftir elbet!"
"Oğul! Her işinde sadece Allah'a ve kendine güvenerek âmil ol. Kimsenin eli altında kalma. Kimseye minnet etme. Allah'tan başkasının önünde eğilme. Yüksek moral sahibi, güçlü ve dimdik ol. Yüksek moralin Allah'a iman ile zuhur edeceğini unutma. Insanlara iyilik et. Merhametli ol. Merhametli ol ki, sana da Allah merhamet etsin. Haksızlığa asla boyun eğme. Ilim sahibi olmanın çarelerini ara. Bilgi kuvvettir. Bunu hiç unutma."
"Kime göre yetmiş, kime göre altmış yaş?.. Var mı bunun ortasını bulan? Bazılarına göre ömrün yarısı eden otuz beş yaş, kimilerinin nihaî demleri oluyorsa ne ifade eder hayatımızı parselleyen rakamlar?"
"Neydi o Cuma sabahı? Üstümüzde beyaz dua bulutları dolaşıyor, Çağrı Bey'in oğlu, bu dua bulutlarından örülü bir kaftana bürünüyordu. Alınlarımız yağız yere değdiğinde Tanrı'dan gayrısına kulluk etmemenin sevincini sen de duymuyor muydun? Bin yıl önce secde ettiğimiz bu toprakta beraber ölelim."