70'li yıllarda Ankara'da bir Sanatseverler Derneği vardı. O derneğin düzenlediği bir panele girmiştim. Konuşmacılar arasındaki heyecanlı bir genç, bir kültür komiseri edasıyla bağıra çağıra yazarların nasıl ve neler yazması gerektiğini anlatıp duruyordu. Bir ara o kadar ileri gitti ki yanımda oturan Fakir Baykurt 'bari yazacağımız kalemin markasını da söyleyiver.' dedi.