Edebiyatımızın İçinden

Mehmet Kaplan

Edebiyatımızın İçinden Sözleri ve Alıntıları

Edebiyatımızın İçinden sözleri ve alıntılarını, Edebiyatımızın İçinden kitap alıntılarını, Edebiyatımızın İçinden en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yeryüzünde hiçbir şey, istediğini ele geçirmek kadar hayal kırıcı değildir.
Reklam
Batıda sürrealizm za­ten bir şehir şiiri olarak doğmuştur. Şehir insanı, kar­makarışık bir dekor içinde hummalı bir hayat sürer. Sokaklar, caddeler, meydanlar, kahveler, barlar, istas­yonlar, iskeleler, nakil vasıtaları, şehirde, köydekin­ den çok başka bir hayat çerçevesi yaratır. Şehirli, köy­lü gibi saf ve basit değil, karışık bir insandır. İç­timai farklar, sefalet, ahlaksızlık ve anarşi, şehirde daha fazla kendisini hissettirir. Esas itibariyle bir şe­hir medeniyeti olan garp, (Sürrealizm) de kendisine uygun bir ifade tarzı bulmuştur. Başlayalı bir hayli ol­duğu halde bu akımın henüz sona ermemesi de göste­riyor ki, onda modern hayata uygun bir taraf var.
Saadet ve sevgi bence dünyanın en üstün kıymetleridir. Varlığı aydınlatan güneş odur.
İnsan can sıkıntısından kurtulmak için yalanı, fanteziyi bile sever. Milyonla­rın sinemaya koşmaları bundan değil midir?
Reklam
Kendini daima noksan, eksik, küçük veya yarım hisseden insan, kendini tamamlayacak, sa­adete kavuşturacak büyük, ebedi, güzel bir varlığa kar­şı derin bir özlem duyar. Dinlere göre bu özlenen var­lık Tanrı'dır. İnsanoğlu yalnız ona kavuşunca bütün­lüğe kavuşur ve sonu gelmez mutluluğa ulaşır.
Maddi kainatta hiçbir şey insa­nın içindeki büyük boşluğu, sonsuz iştiyakı doyurmu­yor. Alain'in deyimi ile, büyük ve muhteşem sarayının ortasında kralın cam sıkılıyor. Ve kral gönlünü eğlen­dirmek için ziyafetler tertip ediyor, sürekli avlarına çı­kıyor, içiyor, insanları soytarı haline getiriyor. Bunlar da deli gönlünü oyalamazsa harb açıyor. Kahveden kahveye, sinemadan sinemaya, caddeden caddeye, komşudan komşuya, beldeden beldeye dolaşan, bu kai­nat sarayının taçsız hünkarları sizin de canınız sıkılmıyor mu? Siz de içden içe bu madde aleminden nef­ret etmiyor musunuz? Siz de ebedi sevgiliye: . Bana seni gerek seni diye haykırmıyor musunuz?
...hayatın güzel olmak­tan ziyade çirkin, iyi olmaktan ziyade kötü, neşeli ol­maktan ziyade hüzünlü, ümit vermekten ziyade ümit­sizlendirici, aydınlık tarafından ziyade karanlık taraf­larını, yani karamsar ile iyimseri anlatan meşhur misalde olduğu gibi bardağın dolu yarısını değil de boş yarısını görür.
Nerde o eski misafirler:))
«yaraya bir merhem gibi sürün­mesini bilen, ipek gibi yumuşak seslerle, kadife gibi tüylü kelimelerle konuşan, sözleri kordiyal kadar tes­kin eden, teselli veren misafirler ... » bugün nerede?
Reklam
Büyük Fransız filozofu Alain «Ulviyyet duygusu bize günlük ekmek kadar lazımdır» der. İnsanların gerçek varlığı hissedemeyişleri, şüphesiz, içlerinde bu ilahi ışığı söndürmelerinden ileri gelir.
Sait Faik şöyle diyor: «Bir insanın mühim ve saçma şeyler düşündüğünü nasıl bilebiliriz? Düşünen adamın kendisi bile bir hüküm veremedikten sonra.» O halde· hakikat nerede? Hakikat bizim, deği­şik ve karışık şekilde, duymamızda, sevinmemizde. korkmamızda, ümit etmemizde, serseriliğimizde, rüya görmemizde . . . Bir kelime ile, içimizde.
...vatan sa­dece «toprak» tan ibaret değildir. Vatan, tarih, din ve milletin kaynaştığı bir yerdir. Akif bunu unutanlara seslenir: Bastığın yerleri «toprak» diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır atanı, Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı.
Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklal mısrasında görüldüğü üzere, «istiklal» ile «Hak» ara­ sında münasebet kurması, derin bir mana taşır. Hakk'a tapan milletler, istiklale layıktırlar. Tanrı'yı, adaleti ve hakikati tanımayan milletler köle olurlar. Bu mıs­ra alabildiğine derinleştirilebilecek bir manaya sahip­tir.
...zamanı hissederek yaşayan da ölüm hissinden kurtulamaz.
119 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.