- Harfler henüz zihnimizde kelimeler oluşturduğunda bile sağaltmak, sanki iyileştirip dönüştürmek için kaynar durur. Ne zaman ki yazar kelimeleri yan yana getirip anlamlı cümleler oluşturur ve ne zaman okur o cümleleri kendi ruhunun donmuş, kan tutmuş ya da pörsümüş yerlerine bastırır, terapi başlamış olur.
Kafka' nın böcek örneğiyle kendi ruhunu bir nar gibi yarması, Goethe'nin Werther'i intihar ettirerek kendi intiharını engellemesi, Schopenhauer'in klasik metinler okuyarak sakinleşmesi, Kur'an'ın İnşirah, Felak, Nas gibi muavvizeteyn yani sığınma sûrelerine sahip olması, Tolstoy'un Anna Karenina'yı trenin önüne atıp ruhsal rahatlama gerçekleştirmesi, Dostoyevski'nin içindeki kötümser duyguları Raskalnikof karakteriyle baltalaması harflerin, kelimelerin, cümlelerin ve dolayısıyla kitapların ne muazzam birer sağaltıcı olduğunun ispatıdır.
Şöyle diyor Ahmet Sarı, bu nefis kitabında: "Dilin ister şifâhi olsun, isterse de yazılı olsun insana dokunduğu, insana tesir ettiği bilinmektedir. Dilin insanı dönüştürdüğü fikri reddedilemez. Yazının çıktığı kaynak nasıl bir ruh taşıyorsa, yazının varacağı uğrak yeri de bir ruh olacaktır. İşte bu yüzden yazı ve söz yürekten yüreğe vararak canlılık bulur."