Bir roman, şiir ya da öyküde, gözlere sokulan siyasal bir unsur ya da kaba bir slogan görürseniz orada mutlaka yetersiz bir eser, düşük bir estetik vardır.
Said-i Nursi'ye göre de depremlerin nedeni "işlenen günahlar"dır. "Ramazan-ı Şerifin teravih vaktinde kemal-i neş'e ve sürurla, sarhoşçasına, gayet heveskarane şarkıları ve hazan kızların sesleriyle, radyo ağzıyla bu mübarek merkez-i İslamiyetin her köşesinde cazibedarane işittirilmesi, bu korku azabını netice verdi."
Said-i Nursi'ye "neden Erzincan ve İzmir taraflarına daha ziyade ilişiyor?" diye sorduklarında şu yanıtı verir: "Bu hadise hem şiddetli kışta, hem karanlıklı gecede, hem dehşetli soğukta, hem Ramazan'ın hürmetini tutmayan bu memlekete mahsus olması, hem tahribatından intibaha gelmediklerinden, hafifçe gafilleri uyandırmak için o zelzelenin devam etmesi gibi çok emarelerin delaletiyle, bu hadise ehl-i imanı hedef edip, onlara bakıp, namaza ve niyaza uyandırmak için sarsıyor ve kendisi de titriyor."
Siz "çok kültürlülük" ya da "kültürel görelilik" der ve bunu "her yerel kültürel unsur saygındır, kendi içinde değerlendirilmesi gerekir, bu konuda tek doğru yoktur" diye yorumlarsanız bu kulağa çok hoş gelebilir. Ancak bu durumda "Hindistan'da kocası ölen kadınların kocalarıyla birlikte yakılma geleneği"ne de saygı duymak zorunda kalırsınız.
"Kültürel göreliliği" sonsuza uzatan bir yorumun mantıksal sonucu, 6 yaşındaki kız çocuklarının burka giymesine ya da 9 yaşındaki kız çocuklarının evlenmesine saygı göstermektir.
Önyargılar hep kötü olarak bilinir, oysa değildir. Herkesin binlerce önyargısı vardır. Önyargılar sayesinde hayatta kalınız. Önyargılı olmaktan korkmamak, ancak “doğru önyargılar" edinmek gerekir.
(...)Sıradan bir okur, ne kadar somut kanıtlar gösterirseniz gösterin günlerce okuduğu bir yazarın kötü bir yazar, okumak için saatlerce zaman harcadığı bir kitabın kötü bir kitap olduğunu kabul edemez.
Günlerce okunan bir kitabın değersiz olması, harcanan zamanın boşa harcandığı anlamına gelir. İnsan “boşa harcanan zaman”, “boşa harcanan emek” duygusuna kolay kolay katlanamaz.
Eğer bu kadar zaman harcamışsa onda güzel bir şeyler mutlaka bulmalıdır ve bulur. Harcanan emek/zaman, bu tip okuru, okuduğu kitapları iyi bulmaya zorlamaktadır.
Bu nedenle sıradan bir okur emek harcayıp zaman ayırdığı bir kitap için “bu kitap iyi midir kötü müdür?” diye sormaz. Sıradan okurun sorduğu soru “bu kitapta hangi iyi şeyler var?” sorusudur.
( Sıradan Okur ve “Ağır” Kitaplar )