"Sen yakasına yapıştığın her insanı korkak mı sanıyorsun? Yoksa ölümsüz olduğun için korkusuzluğun sana mı mahsus olduğunu düşünüyorsun? Benim bu dünyada tattığım en büyük lezzet, hayat değil, insanlık. Her zaman olduğu gibi, şimdi de yaşıyor olmanın değil, insan olmanın zevkini çıkarıyorum. Anlattığım her hikâye için bana bir saat süre verdiğin için sana müteşekkirim. Fakat şunu iyi bil, ben bu süreyi, yaşamak yerine hikâye anlatmak için kullanıyorum."
Başkalarının mahrem hayatlarını gözetleme, dedikodu ve tecessüs, ayıplanma korkusunu yaşayanların kendi çektiklerini, belki de başka herkese yaşatma ve böylece kaderlerini paylaşıp sıkıntılarını hafifletme eğilimlerinin bir sonucu olmalıydı.