Bidatler Karşısında Kitap ve Sünnete Bağlılıkta Yöntem

El-i’tisam

Şâtıbî

El-i’tisam Posts

You can find El-i’tisam books, El-i’tisam quotes and quotes, El-i’tisam authors, El-i’tisam reviews and reviews on 1000Kitap.
Ey Ebû Abdurrahman, sırat-ı müstakim nedir? Abdullah ibn Mes’ud dedi ki: Rasulullah (s.a) bizi o yolun aşağısında bıraktı. Yolun diğer ucu cennettedir. Yolun sağında ve solunda başka yollar vardır. Bu yolların üzerinde birtakım adamlar yanlarından geçen kimselere: Haydi gel, haydi gel! diye kendi yanlarına çağırırlar. Kim bu yollarda onlara yapışırsa ken­dilerini cehenneme kadar götürürler. Kim de ortadaki en büyük yoldan giderse o yol da onları cennete kadar götürür. Abdullah İbn Mes’ud, daha sonra şu âyeti okudu: “Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. Başka yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah’ın yolundan ayırır…”
Buhari muallak olarak Said b. Cübeyr’in şöyle dediğini tahric etmiştir: Bir adam İbn Abbas’a şöyle dedi: Bana Kur’an’da bazı şeyler çelişkili geliyor diyerek yukardaki ayetlere ilâve olarak) “….Allah’tan hiçbir haberi gizle yemezler”[50] ayetine değinmiş, bu ayette kâfirlerin Allah’tan hiçbir haberi gizleyemeyecekleri bildirilmiş, fakat:
Reklam
Yüce Allah aklın anlayıp kavraması için bir sınır koymuştur. Akıl anlama ve kavrama sınırının ötesine geçemez. Yüce Allah, her istediğini kavrama yolunu akla açmamıştır. Şayet akıl her istediğini anlayıp kavrasaydı, her olanı, olacağı ve olmayacağı anlayıp bilmede Allah ile aynı düzeyde olurdu. Bu nasıl olabilir ki? Allah’ın bildikleri sonsuz, kulun bildikleri sınırlıdır. Sınırsız olan, sınırlı olanla eşit olamaz. Bu külli ana kuralda eşyanın kendisi, sıfatları, fiilleri, hüküm­leri ve durumları toptan ve detayları bakımından dahil bulunmak­tadır. (Kâinatta var olan en küçük) bir şey, başka şeylerden bindir. Yüce Allah o şeyi tastamam ve mükemmel bir şekilde bilir. Zerre (en küçük molekül) kadar olan bir şey dahi Allah’ın bilgisi dışında değildir. Bu en küçük şeyin kendisi, durumu, özelliği ve hükümleri Allah’ın bilgisi dahilindedir. Kul işe böyle değildir. Kulun bu zerreye ait, bilgisi eksik ve kusurludur. O bu zerrenin özelliklerini, durumlarını ve hükümlerini anlamakta da böyledir. Bu, insanda gözle görülen, el ile tutulan bir husustur. Akıllı bir kimse bundan şüphe etmez. İbretli gözle bakıldığı zaman, insan kendi nefsinde bile bu sonuca varır.
Alimler katında bilgiler üç kısma ayrılır: 1- Zorunlu/zaruri bilgiler. Bu bilgiler hakkında şüphe etmek imkansızdır. İnsanın kendi varlığını bilmesi, ikinin birden çok olduğunu, iki zıt şeyin birleşmeyeceğini bilmesi gibi. 2- İnsanın hiçbir şekilde bilemediği ancak kendisine bildirilir veya bilmesi için bir yol açılabilirse bildiği şeyler ayrı bir kısmı oluşturur. Yok olan şeylerin bilinmesi gibi. Bu tür şeylerin (bir araçla) bilinmesi kulun bilgisi bakımından evvela olağan kabilden sayılmıştır. Kişinin ayağının altındaki şeyi bilmesi gibi, şu kadar ki (ayağı altında gözle görülmeyen) o şey bir karış yerin altındadır. Önceden hakkında bilgisi olmayan, uzak ülkelerdeki bir şehri bilmek de böyledir. Bunlar bir yana göklerde, denizlerde, cennette ve cehennemde nelerin olduğunun bilinmesi de (bir aracı yoluyla) bilinebilir. Bunların bir delil olmaksızın bilinmesi imkansızdır. 3- Üçüncü bir kısım da teorik bilgilerdir. Bunların bilinmesi imkan dahilinde olduğu gibi, bilinmemesi de mümkündür. Teoriler­den oluşan bu bilgiler doğrudan doğruya bilinmez, bir vasıta ile bilinirler. Şu kadar ki haber verme yoluyla, bildirilmek suretiyle de bilinebilir.
İnsan -her ne kadar meseleyi (akıl ile) kavrayıp, ilim bakımından işini bitirdiğini sanırsa da -(yine bilip kavrayamadığı şeyler vardır) öyle bir zaman gelir ki (daha önce) anlayamadığını anlar hale gelir. Bilmediğini bilir hale gelir. Herkes bunu kendi nefsinde açık seçik görür. Bu keyfiyet belli bir kişiye, özelliğe hükme ve malum bir duruma mahsus değildir. Bu itibarla dini hükümlerde (onları anlayıp kavrama hususunda) aklın bağımsız olduğu nasıl iddia olunabilir? Dini hükümler, bir çeşit kul ile ilgisi olan bilgidir. Yine de aracı ile kendisine ait meselede üstün derecede donanımlı hale gelmedikçe kesinlikle aklın bağımsızlığı iddiasına yol yoktur. Çünkü din koyucunun (dini hükümlerle ilgili olarak belirlediği) vasıflar ne çelişkilidir, ne kusurludur, ne de eksiktir. Bilakis dini hükümlerin prensipleri amaçlara uygun olarak konulmuştur. Bu da Allah’ın bir hikmetidir
İbn Vehb’in ibrahim b. Feşît’den hikaye ettiği ilginç bir rivayet vardır: Diyor ki: Şuayb b. Ebî Said’in şunu anlattığını işittim: Şam’ın (kenar) bölgelerinden birinde bir papaz vardı. Senede bir defa Şam’a iner, papazlarla toplantı yapar, onların problemlerini çözer, dini konularda bilmediklerini onlara öğretirdi: Halid b. Yezid b. Muaviye
Reklam
Geri17
80 öğeden 71 ile 80 arasındakiler gösteriliyor.