Para sıkıntısı çeken bir adam patronundan yardım ister. Patron ise onunla iddialaşır: Eğer bir dağ başında bütün bir gece tek başına kalabilirse büyük bir ikramiye alacaktır. Yok başaramazsa o zaman patrona bedava çalışacaktır…
Yazı şöyle devam ediyordu:
Dükkandan çıkarken dışarıda buz gibi bir rüzgar estiğini gördü. İçine bir korku düştü ve iddiaya girmekle bir delilik yapmadığından emin olmak için en iyi arkadaşı Aydi‘ye akıl danışmaya karar verdi.
Aydi biraz düşündükten sonra cevap verdi: “Sana yardım edeceğim. Yarın sabah dağın tepesine çıkınca hep ileriye bak. Ben komşu dağda senin için harlı bir ateş yakıp bütün gece bekleyeceğim. Ateşi seyret, arkadaşlığımızı düşün, için ısınsın. Sen istediğini elde edeceksin, sonra benim de senden bir isteğim olacak."
İşçi iddiayı kazandı, parasını aldı, sonra arkadaşının evine gitti: "Benden bir şey isteyecektin."
Aydi karşılık verdi: "Evet, ama derdim para değil. Söz vereceksin, eğer günün birinde hayatımda buz gibi bir rüzgar eserse sen de benim için dostluk ateşini yakacaksın.”
Bizde de benzer bir atasözü olduğunu söyledim ona: "Kimse kendi toprağında peygamber olmaz." Kimse yanı başındaki güzelliğin hakkını vermez, uzaktan gelen hep kıymete biner.
Etrafınızda neyin iyi, neyin kötü olduğuna fazla kafa yorarsanız kendi ruhunuzu ihmal edersiniz, başkalarını yargılamak için harcadığınız enerji sizi tüketip yere serer.