Makul bir kıskanmayı anlarım. Seven her insan belirli ölçülerde kıskanabilir, ama kıskançlık sevgiliyi aşağılamaya kadar varırsa, ortada bir ruh bozukluğu var demektir.
“Kendinizi fazla yukarılarda hissediyor, etrafınızdaki insanları küçümseyip hor görüyorsunuz. Ve bu sizlere o kişilere kaba davranma hakkı tanıyor sanıyorsunuz.”
Belki de ben sevgilim hakkında erken bir hükme varmıştım; hiç de hayalimde yaşattığım vasıflara uygun bir kadın değildi. Âşık olan her erkek bu tür yanılgılara düşerdi. Yoksa fiziksel güzelliğinin etkisinde kalıp onu gözümde çok mu büyütmüştüm?
Her mutlu geçen bir günün veya gecenin devamında olay çıkartmaya bayılıyordu. Küsüyor, tartışıyor ve sonra uzaklaşıyordu. Bu sağlıklı bir insanın davranış biçimi olamazdı. Uydurduğu yalanlar hastalığının tezahürü olmalıydı.
İçimi bir hüzün kapladı.
Onu ilk gördüğümde, ilerde ruhumda nasıl derin yaralar açacağı aklımın ucundan bile geçmemişti. İlk bakışta, her gün, her yerde sık sık karşılaştığımız sıradan insanlardan farkı yoktu; daha doğrusu bana öyle gelmişti.
Hepimiz hayatın beklenmedik tesadüflerle dolu olduğunu biliriz. Çoğumuz buna benzer olaylar yaşamıştır, ama önemli olan rastlantının hayatımızda doğuracağı sonuçları önceden tahmin edemiyor olmamızdır.
Her güzel kadına ilgi duyan bir erkek olduğumu düşünmeyin; kuşkusuz sanatçı ruhum estetik değer taşıyan güzelliklere düşkündür, ama o zarif bedende ruhuma işleyen değişik ve heyecan verici kıpırdanışları da inkâr edemezdim.