Vatanı ile Sevdiği arasında kalan, ne vatanı için ölebilen ne de sevdiğine kavuşabilen İttahat Terraki cemiyetinin fedaisi Şehsuvar Sami'nin gözünden yorgun olan imratorluğun çöküşünü ve dönemin zihniyetini gözler önününe seren sarsıcı bir roman.
Cemiyete katılan Şehsuvar Sami, ister mağlup ister galip olsa da bu düşünceleri bize düşündürüyor:
Sahi nedir vatan ? Bir toprak parçası mı, uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık şehirler tenha,köyler mi? Hayır, bütün bunların ötesinde bir anlam taşır.Vatan ne sadece toprak parçası ne su havzaları ne ağaç silsilesi... Annemizin şefkati,babamızın saçlarına düşen ak ilk aşkımız, doğan çocuğumuz, dedelerimizin mezarlarıdır vatan.Vatanı olmayan insanın hayatı da olmaz.Evet bir vakitler zihnim ve kalbimdeki fikirlerle doluydu.Şimdi,şimdi bilmiyorum...
Kazanını olmayan savaşta doğal olarak kaybeden Şehsuvar Sami bu düşünceleri sıralarken artık beklentisi olmayan bir kişilik olarak yaşıyor. Ölümü bekliyor çaresizce tek yaşama ümidi olan Ester'e başından geçenleri anlatmak ve anlaşılmayı sağlamak için tek dostu olan kaleme sarılır ve yazmaya başlar.
Ve her mağlup aşkın sonu gibi hazin bir son...