Her neyse...
Hayır, her neyse değil, Minel.
Beni gerçekten anlıyor musun, Minel? Bir kez olsun beni anlıyor musun, Minel?
Seni yanlış sevmişimdir, sevgim zarar vermiştir sana.
Küçükken anneme sevginin ne olduğunu sordum, sevgi, bağlılıktır dedi; babama sevginin ne olduğunu sordum, normalde cevap vermezdi ama o gün iyi tarafına denk gelmiş
Kendime karşı öfkemi yazarken sayfaları doldurabilirim ama sana karşı öfke duyarken bile yine dönüp kendimi bıçaklayabiliyorum.
Hayır sana baharatlı pilavın aslında benim tarifim olduğunu, küçükken sana öğrettiğimi ve büyüdüğünde sanki kendin bu tarifi bulmuşsun gibi bana sunduğunu anlatmayacağım. Halbuki bana ilk yaptığında hatırladığını
Kalbi tükenmesin istedin, kendi kalbini unuttun.
Sen ona delicesine güvenirken onun sana hiç güvenmediğini gördün.
Umut bir kez senin için işlemeliydi, izler olabilirdi, emareler iyileşirdi; o seni tanısaydı eğer.
Oyunlar oynadın, onu mahvetmek istedin, yok olsun istedin hatta ölmesini istedin. Ve sonra canı yandığında yara bandını ilk uzatan kişi oldun.
Ve Minel'in seni bir kez daha bırakacağından emin oldun.
Bi Minel'i unutmadın değil, unutmayı istemedin, istemiyorsun, istemeyeceksin.
Umut etmeyi öğreneceksin. Ne imkansız hayal ama!
Yine de umut ediyorum... Her neyse. İmkansızı dilemeyeceğim.