Dünya Edebiyatının tarihine gerçekçiliğin en önemli yapıtlarını vermiş olan, Fransız Romancı ve eleştirmen olan Emile Zola''nın 1901'de yazılan Emek kitabını okumaya başladım. Kitabın kahramanı emektir
Çünkü "Emek" en büyük değerdir.
Bu can çekişen toplumu, o korkunç adaletsizliği, bir avuç fesat, tembel kesimin karnını doyurmak için büyük bir çoğunluğun canhıraş çalışmasını destekleyen; hükümetti, yönetimdi, adliyeydi, ordu ve kiliseydi.
Profesörlerimiz; üniversite zindanının gardiyanları hâlini almış, görevleri; bireyin yeteneğini göz ardı ederek, her çeşit zekâyı aynı tavda döverek programlara göre şekil vermek olmuştur. Onlar girişkenliğin katilidirler; eleştirel düşünceyi, serbest sorgulama gücünü, becerilerin kişisel uyanışını, resmi gerçeklerden, hazır düşüncelerden yapılma bir yığın altında ezmektedirler. ... Böyle bir eğitim sisteminden ortaya ancak yetersiz ve iki yüzlü insanlar çıkıyor.
Luc, Josie'i seviyordu; çünkü o Aşk kadınıydı, acılar içinde rastladığı o çekici ve tutkulu kadındı. Kalbindeki sevgiyi uyandıran oydu... Hem sonra güzeldi, kutsal arzu titremesine sahipti, dünyayı sonsuzlaştıran şehvetli ve bereketli bir tene sahipti.