"Siz, insanlar için çıkarılmış iyiliği emreden,
kötülükten alıkoyan ve Allah’a iman eden hayırlı bir ümmetsiniz…"
(Al-i İmran,110)
Bu ayet iyiliği emredip kötülükten men ettiğimiz ve Allah’a iman ettiğimiz sürece bizlerin en hayırlı ümmet olacağını ifade etmektedir.
Ayette iyiliği emredip kötülükten men etmenin her hangi bir zümreye has kılınmadığını, aksine tüm ümmetin bu noktada muhatap alındığını görüyoruz. Bu da bizlere herkesin gücü nispetinde iyiliği emretmek ve kötülükten men etmekle sorumlu olduğunu ifade etmektedir.
Emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker görevi her Müslümanın bir vazifesidir bkz:
"İman eden erkekler ve kadınlar birbirlerinin velisidirler. Onlar iyiliği emreder, kötülükten menederler."
(Tevbe, 71)
İşte İslam, insanları bu değerlere sahip çıkmaya, onları yaşatmaya ve onları hayat tarzı olarak benimsemeye davet eder. Bunlara muhalefet edenlerin ise, diğer insanlar tarafından ikaz edilmesine, uyarılmasına ve sakındırılmasına çağırır.
Ve
İslam’ı kabul eden her insanın kesin olarak bildiği üzere yeryüzündeki en büyük mâruf “tevhid”, en büyük münker de “şirk”tir. Bu yüzden Emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker görevine önce şirkten sakınıp Tevhid Dinine yönelmekle başlanmalıdır.
Yazarın meseleyi aydınlatıcı bir şekilde ele aldığını düşünüyorum. Okunmasını tavsiye ediyorum.