Kitabın yazarı eseri müslüman olduktan sonra yazmış.Kitapta İslam’ın Endülüs’e girmesiyle birlikte üç dinin harmanlanarak sanatta,bilimde,felsefede,
musikide ve mimaride ne kadar ilerleme katettiği anlatılmaktadır.Üç dinin birleşimiyle birçok eser,buluş ve yapı ortaya konarak aslında üç dinin de vardığı noktanın aynı yer olduğu gösterilmiştir.
İbn Meserre,İbn Hazm,İbn Cebirol,İbn Bace,İbn Tufeyl,İbn Rüşd,İbn Meymûn (Maimonide) ve İbn Arabi gibi bilginler hakkında bilgiler verilmiş,ortaya koydukları eserler ve fikirler anlatılmış. Fikirlerini,eserlerini ortaya koyarken birçok zorluklarla karşılaşmışlar.Kimisi sürgün edilmiş veya sürgüne mecbur bırakılarak ülkesine hasret yaşamış,kimisinin de eserleri toplanarak yakılmış.Endülüs’ün yaşadıklarına tanıklık eden Elhamra Sarayı ve Kurtuba Camii de bu zorluklardan paylarını maalesef ki almış.
Kitapta ayrıca Rönesansın aslında 13.yüzyılda Endülüs’ün bilginlerinin çalışmalarıyla sanatta,mimaride,felsefede,bilimde ilerleme katettiği bu altın çağında doğacak iken fukahanın bu ilerlemelere olan baskıları Endülüs’ün bu fırsatı kaçırmasına neden olduğu da anlatılmaktadır.Bu yüzden 13.yüzyılda ortaya çıkması gereken Endülüs Rönesansının tam tersi bir Rönesans 16.yüzyılda İtalya’da ortaya çıkmış.Böylece Endülüs için kaybedilmiş bir fırsat olmuş.
Peki bu kaybedilmiş fırsatın tekrar doğması mümkün müdür? Evet mümkündür.Birgün Endülüs o evrensel mesajı tüm dünyaya tekrar verecektir.
(Kitabı okuyacak olanlara şimdiden keyifli okumalar dilerim.)